Dün Taş Salname Müzesi’ni ziyaret ettim. Ne saklayayım, bu müze hakkında yeterli bilgim yoktu. Ziyaret ettim ve her gün önünden geçtiğim böyle bir sanat mekânına (40°20′24″ kuzey enlemi, 49°50′28″ doğu boylamı) daha önce gelmediğime, Türk dünyasından misafirlerimizi bugüne kadar bu taş güzelliklerle tanıştırmadığıma kendime kızdım.
Soğuk taşların sıcaklığını hissettiren, gösteren, zarif bir şekilde sergileyen ve 10 yıldır faaliyet gösteren bir müzeden bahsediyorum.
Taş, insanlığın en eski sanat malzemelerinden biridir. Taşın sertliği ve soğukluğu, insanı paradoksal bir şekilde onunla iletişim kurmak için farklı yollar aramaya zorlamıştır. İnsan, taşın dilini “anlayarak” onu oymuş, içinde barınak yapmış, yontarak silah üretmiş, şekillendirerek heykeller yaratmıştır… Taşın hafızası vardır – üzerindeki her çizik, her darbe, insan elinin, düşüncesinin ve ruhunun izlerini taşır…
Taş plastiginin felsefesi, aslında insan ile zaman arasındaki eşsiz bir diyalogdur. Bu diyalog bazen anıtsal heykellerde, bazen zarif süslemelerde, bazen de gizemli petrogliflerde kendini gösterir. Her biri, kendi döneminin ruhunu, insanın dünyaya bakışını ve bazen de kozmik sırlarla olan ilgisini yansıtır.
Eski Mısır’da firavunların ebedî yaşam arzusunu taş tapınaklar ve heykeller temsil ediyordu. Antik Yunan mermer figürlerinde ise insan bedeni idealleştirilerek uyumun, mükemmelliğin simgesine dönüştü. Roma İmparatorluğu bu sanat geleneğini sürdürdü, ancak gerçeği idealleştirmeden, olduğu gibi ifade ederek…
Doğu dünyasında taş plastigi daha çok süsleme üzerine şekillenmiştir – İslam mimarisinin ince taş işlemeleri, türbelerin baş taşlarındaki hat sanatı, Asya’nın eski tapınaklarındaki mistik hayvan figürleri – her biri farklı bir anlam katmanına sahiptir.
Türk’ün hafızası taşa kazınmıştır – denildiği gibi, sözle ve kâğıtla değil, taşın dayanıklılığı ve ebediliğinde yaşamıştır… Orhun-Yenisey anıtları bu hafızanın en görkemli ifadesidir. VIII. yüzyılın yadigârı olan bu anıtlar, Türk milletinin kendini anlama yolunda attığı ilk büyük yazılı mühürdür. Her taş üzerindeki damga, her kelime, eski Türklerin dünya görüşünü, siyasi idealini ve yaşam felsefesini yansıtır.
Orhun yazıtları yalnızca epigrafik sanatın bir örneği değil, aynı zamanda bir milletin tarihini taşa kazıyarak geleceğe aktarma konusunda başarılı bir girişimidir. “Türk milleti için geceleri uykusuz kaldım, gündüzleri huzur bilmedim…” – Bilge Kağan’ın bu sözleri, taş üzerine kazınmış bir öğüt gibi, sanki bugün de canlıdır, diridir…
Aynı geleneğin izlerini Altay’dan Sibirya’nın derinliklerine, oradan Azerbaycan’ın mezar taşlarına, türbelerine, koç figürlerine kadar takip etmek mümkündür. Eski Türk halklarının taş ile bağı yalnızca Orhun anıtlarıyla sınırlı değildir – bu bağ, mezar taşlarında, damgalarda ve taş plastiginde de kendini gösterir.
Azerbaycan’ın farklı bölgelerinde – Nahçıvan’da, Ordubad’da, Karabağ’da, Göygöl’de ve diğer yerlerde rastlanan koç ve at figürleri, Türk’ün savaş ruhunun ve kahramanlık ideolojisinin taşa dönüşmüş ifadesidir. Bu heykeller, Türk’ün Batı’dan Doğu’ya, Doğu’dan Batı’ya (Mezopotamya’dan Altaylara, asırlar sonra Altaylardan, Türkistan’dan Anadolu’ya…) uzanan kültürel kodlarını taşıyan – sessizlik içinde konuşan tanıklardır…
Taş, Türk’ün hafızasında neyi hatırlatır, onu nereye çağırır?
Cevap: Ortak geçmişten ortak geleceğe uzanan ulu yoldur, Ebediliktir, Ufkun ötesidir!
Çünkü Türk’ün tarihi, hakanların, liderlerin, şamanların seferleriyle yazıldığı gibi, aynı zamanda taşa kazınan geri dönüşlerle, düşüncelerle yoğrulmuştur. Bugün modern Azerbaycan heykeltıraşları (örneğin, Hüseyn Hagverdi) bu geleneği sürdürüyor ve taşın hafızası ile insan hafızası arasında eşsiz bir bağ kuruyor.
Türk, tarihini taşa yazdı – o taşlar bugün sadece söylenenleri ve yazılanları değil, unutulmaması, öğrenilmesi gerekenleri anlatıyor, gösteriyor, öğretiyor ve aktarıyor…
Azerbaycan’ın taş plastiğine baktığımızda burada hem Gobustan petrogliflerinin arkaik sembolizmi, hem orta çağ türbelerinin süsleme öğeleri, hem de mezar taşlarındaki nakkaşlık sanatı dikkat çekiyor.
Evet, taş hem geçmişten söz ediyor, hem bugünün estetik değerlerine zenginlik katıyor, hem de kültürel kodları geleceğe aktaran bir araç olarak işlev görüyor.
Taş plastiği, aslında insana özgü bir yaratıcılık dürtüsünün – kalıcı bir iz bırakma arzusunun görkemli bir ifadesidir. Her yontulan taş parçası, her işlenen mermer levha, insanın kendisini tarihe kazıma çabasıdır. Sanki insan, taş üzerine kendi varlığını ölümsüzleştirmek istiyor – bir gün kendisi yok olacak, ama yarattığı izler kalacaktır, kalacaktır…
Belki de bu yüzden taş plastigi bize hem tanıdık hem de gizemli geliyor – çünkü o, hem insan eliyle yaratılmış hem de zamanın ve doğanın hükmünü yürüttüğü bir sanat biçimidir.
Günümüz Azerbaycan taş plastiginde gelenekle diyalog, olması gereken seviyede ve derinliktedir. Gobustan mirasına duyarsız kalmayan heykeltıraşlarımız, taş anıtlardan ilham alarak, onları yeni ifade biçimlerine dönüştürüyor. Böyle sanatçıların eserleri, sanki geçmişten bulunmuş birer artefakt etkisi yaratıyor; ancak bu, rastlantısal değil, zamanla diyalog kuran bir sanat yaklaşımının sonucudur.
Sanatı, bir dönemin kan dolaşımı olarak açıklayan sanatçılarımız, insanın kan hafızası olduğu gibi taşın da taş hafızası olduğunu, sanatın da estetik hafızaya sahip olduğunu kavrayarak, geçmişin izlerini geleceğe taşıdığına inanıyorlar.
Geçmişte taş plastiginin ritüel ve dini işlevleri vardıysa, modern sanatçının amacı farklı olabilir – ve farklı da olmalıdır. Günümüz sanatçısı, kendi yaratıcılığı aracılığıyla insanın iç dünyasını, yaşamın yasalarını ve evrenin sırlarını anlamaya çalışıyorsa, bu alkışa değerdir.
Usta şair Mammad Araz kırk yıl önce şöyle haykırıyordu:
“Belki taşlardan doğmuştur insanlar,
Şimdi şimdi anlıyorum bazı gerçekleri.
Belki sönmüş sandığımız volkanlar,
Bir zamanlar gömülmüş hak sesleridir!”
Sanat yaşar ve yaşatır…
Sanat – bir “Yürek taşı”dır – dar günde ona, onun kurtarıcılığına inanırız… Tanrı nasıl da haklıdır!
#Ekber GOŞALI
#Azerbaycan #İBAN #İlçe Jandarma Komutanlığı #UEFA #Beddua #GencleriSerbestBırakın #Suriye #Suriye Türkmenleri #Suriye Milli Ordusu #Beşiktaş-Galatasray #SuriyeTürkmenleri #SiyasiTemsil #DışlanmaPolitikası #SuriyeDevrimi #Boykot #Okan Buruk #Penaltı #Cem Yılmaz #Hakem #ayakçıfilm #CHP KAPATILSIN #Ramazan Bayramı #BJKvGS #maltepemitingi #Okan #Beşiktaş #GençleriSerbestBırakın #Tüm İslam #MahirPolatıSerbestBırakın #Rafa Silva #Torreira #Lemina #Yunus #Frankowski #Davinson #Hakem #Nusret #Sanchez #Muharrem İnce #EidMubarak #MahirPolatıSerbestBırakın #Kaymakamımız Sn #Haksız #Türkmen #Hizbullah #Cüneyt #Türk Milleti #Fetö #Mustafa #BayramdaMabe68BinAtama