İnsanların en çok merak ettiği husus ise onun genişleyip genişlemeyeceği meselesidir.
Yüce Yaradan Kur’an-ı Kerim’de bu konu hakkında şöyle buyurmaktadır:
“Allah dilediğine rızkı genişletir, dilediğine daraltır. Onlar dünya hayatıyla sevinip (şımardılar). (Oysa) dünya hayatı ahiret yanında (basit bir) faydalanmadan başkası değildir. (Ra’d Suresi, 26)
Rızkı veren Hüda dilediğine dilediği kadar vermektedir.
Bunu verirken de insan için dünya hayatının bir önemi olmadığını, burasının onun için bir oyun ve eğlenceden ibaret olduğunu söyler.
Dolayısıyla insanın bu dünyaya çok da bel bağlamaması gerekir.
Hayatı buradan ibaret sanmamalıdır.
Kendisini gerçek hayata/ebedi hayata hazırlamalıdır.
“Rabbin, rızkı dilediğine genişletip daraltır. Kuşkusuz O, kullarına karşı (her şeyden haberdar olan) Habîr, (her şeyi gören) Basîr’dir.” (İsra Suresi, 30)
Allah Rab olandır, dolayısıyla elimizdeki şeylerin asıl sahibidir ve bunları O vermiştir.
“Mülk O’nun elindedir” (Yasin Suresi, 83, Mülk Suresi, 1)
Mülk sahibi mülkünde istediği şekilde tasarruf etme yetkisine sahiptir.
O yüzden Rezzak olan Allah kiminin rızkını bollaştırır, kiminin rızkını ise dar tutar.
Bu durum hikmetsiz ve anlamsız değildir.
Çünkü Allah her kulunun durumunu görür, bilir.
Günümüz insanlarına baktığımızda herkes zengin, varlıklı olmak, zevk-ü sefa içinde yaşamak ister; fakirlikten korkar.
Fakat Allah, hikmeti gereğince dünya nimetlerinden kimine az kimine çok verir.
Ama ne çok vermesi mutlak anlamda hayır/iyilik ne de az vermesi mutlak anlamda şer/kötülük anlamına gelir.
Zenginlik yüzünden maddî veya manevi birçok şeyini, hatta inancını, sevdiklerini veya hayatını kaybedenler olduğu gibi fakirlik sebebiyle birçok kayıptan kurtulanlar, manevi kazançlara kavuşanlar da bulunmaktadır.
Zenginlik kimini kurtarırken kimini de mahveder.
Bununla birlikte varlık yokluğa yeğlenir.
Onun için ayetlerde; “Allah’tan fakirlik isteyin.” anlamına gelebilecek hiçbir ifadeye yer verilmemiştir.
“Sabrederek ve iyilik ederek Allah’tan istenilmesi.” söylenmiş; fakat bunun da hakkının verilmesi gerektiği ifade edilmiştir.
Yaşanan durum ister varlık ister yokluk olsun her ikisinin de imtihan olduğu akıldan çıkarılmamalı, bu bilinçle hareket edilmelidir.
Çünkü burası imtihan dünyasıdır: Kimisi varlıkla sınanır kimisi yoklukla. Kimisine çok verir azdırır, kimisine az verir yüceltir.
De ki: “Şüphesiz ki Rabbim, rızkı dilediğine genişletir, (dilediğine) daraltır. Fakat insanların çoğu bilmezler.” (Sebe Suresi, 36)
Hz. Peygamber’in de fakirlik konusunda insanları uyardığını ve fakirlikten Allah’a sığındığını bildiren rivayetler mevcuttur.
Yüce Yaradan, rızkı verirken bir hususa dikkat çeker: Paylaşmak!..
De ki: “Şüphesiz ki Rabbim, kullarından dilediğine rızkı genişletir, (dilediğine) daraltır. Her ne infak ederseniz (Allah,) yerine başkasını koyar. O, rızık verenlerin en hayırlısıdır.” (Sebe Suresi, 39)
Mal sahibi olduğu hâlde paylaşmayı bilmeyenlerin toplum huzuruna da doğrudan negatif etki etmesi kaçınılmazdır.
Bu konuda Hazreti Ömer’in şu sözünü akılda tutmak faydalı olacaktır: “Mal cimride, silah korkakta, fikir zayıfta olursa işler bozulur.”
Hayır amacıyla yapılan harcamalar Allah katında karşılıksız kalmadığı gibi gönül rızasıyla veren kişi bundan ötürü bir kayba da uğramış olmaz.
Verme ile tükenen/eksilen varlık Allah Teâlâ tarafından bir şekilde doldurulur.
Bu; ya yerine benzeri maddî imkânlar verilmesi ya da bitmez tükenmez bir hazine olan kanaat duygularının geliştirilmesi ve kişinin iç huzurunun arttırılması biçiminde olur.
Dünyada harcadığımız değil Allah yolunda verdiğimizdir bize kalan.
“Allah yolunda ne verdin ise öz malın odur.” diyerek bu gerçeği anlatmıştır Hallacı Mansur.
“Allah’ın rızkı dilediğine genişletip (dilediğine) daralttığını bilmediler mi? Şüphesiz ki bunda, iman eden bir topluluk için ayetler vardır.” (Zumer Suresi, 52)
İnsanoğlunun hayatta yaşadığı bolluk da sıkıntı da Allah’ın irade ve takdirine bağlıdır.
“Göklerin ve yerin anahtarları O’nundur. Rızkı dilediğine genişletir (dilediğine) daraltır. Çünkü O, her şeyi bilendir. (Şura Suresi, 12)
İşlenen günahlardan dolayı Allah’tan af dilemenin ve akrabaları ziyaret etmenin (sıla-i rahim) rızkı genişleteceği ifade edilmiştir.
Rızkın bollaşması da darlığı da Yüce Allah’ın kudretinde olduğuna göre insanoğluna düşen görev, Allah’ın vermiş olduğu en büyük nimet olan aklını kullanmaktır.
İnsan-ı kâmil olmak için çabalamak…
Çalışmayı ibadet bilmek…
Üretimi hayatının merkezine yerleştirmek...
Çünkü biliyoruz ki Allah adaletlidir ve hiçbir canlının emeğini, çalışmasını karşılıksız bırakmaz!..
İfade gayet açık ve nettir:
“Doğrusu insana çalışmasından başka bir şey yoktur.” (Necm Suresi, 39. Ayet)