Sol hareketi, sosyalist ideoloji Avrupa’da doğup dünyaya yayılmış bir akımdır. Avrupa’da her zaman azınlıkta kalan ve kimi dönemlerde olumsuz niyetlerle damgalanıp toplumdan dışlanan bazı Yahudi çevreleri, milletleri sınırlara, gruplara ve sınıflara bölmek için bu ideolojiyi ortaya atmışlardır.
Toplumları sınıflara ayırarak ve bu sınıflar arasında çatışmalar çıkararak siyaseti ele geçirmeye başladılar. O dönemden itibaren uluslararası sosyalist yapılanmaların yönetimini de büyük ölçüde bu çevreler üstlendi. Rusya’da Çarlığı devirip sosyalist devleti kuran kadroların içinde de Yahudi kökenli isimlerin ağırlığı tarih kaynaklarında belirtilir.
Lenin’in babasının Çuvaş Türkü, annesinin Yahudi kökenli olduğu; Stalin’in Gürcü-Yahudi bağları olduğu çeşitli kaynaklarda geçer. Sosyalist hareketin önde gelen Yahudi asıllı ideolog ve siyasetçilerinin sayısı da saymakla bitmez.
Bugün G-8 ve G-20 zirvelerinden Bilderberg toplantılarına kadar birçok küresel güç odağını organize eden de yine bu çevrelerdir. Hatta onları protesto etmek için sokağa dökülen pek çok sol hareketi bile aynı mekanizmanın finanse ve organize ettiğini görmek mümkündür. Bu bir çelişki değil, bir yöntemdir.
Siyonizm hem kapitalist çevreleri yönetiyor, kendisine tabi olmayan milli iş insanlarını tasfiye ediyor, hem de dünya çapındaki sol partilerin yönetiminde etkili oluyor.
Böylesine örümcek ağı gibi bir yapının içinde “Milli Sol” kurmak mümkün müdür?
Asla!
Milli ve sol düşünce birbirine zıttır. Ne yapılırsa yapılsın, solun sonu teslimiyete ve küresel güçlere hizmet etmeye çıkar. Bu da çeşitli sloganlarla paketlenir:
“Demokrasi”
“Eşitlik”
“Özgürlük”
“İnsan hakları” vb.
Bizim ihtiyacımız olan Milli Sol değil; Milli ruh, Milliyetçilik ve İslami ahlak ile değerlerdir.
Türk toplumunda tarihten beri adalet ve eşitlik hâkimdir. Türk tarihinde kölelik düzeni yoktur. Türk yöneticileri Fırat’ta boğulan bir keçiden bile kendilerini sorumlu saymışlardır.
Türk töresinde kadının, annenin yeri ayrıdır. Kadın, Türkün baş tacıdır. Aynı yüce değerler İslam’da da vardır. İslam’da kadının yeri en yücedir — “Cennet annelerin ayakları altındadır.” Kadına her alanda hak tanınır; ona mal ya da meta gibi değil, kıymetli bir varlık olarak muamele edilir.
Bugün ise siyonizmin yön verdiği sol ideoloji sayesinde kadın bir meta haline getirilmiştir. Kadının değeri bedenine ve o bedeni sergilemesine göre ölçülür olmuştur. Reklamlardan filmlere kadar hemen her alanda kadın bir vitrin malzemesine dönüştürülmüştür. Buna da “özgürlük” ve “eşitlik” adı verilmektedir.
Bu “özgürlük” adı altında milli olan her şey yok edilmekte, milli değerler yutulmaktadır.
Bu yüzden solun millisi veya gayri millisi yoktur. Hitler’in ideolojisi de “Nasyonal Sosyalist” yani Milli Soldu. Bu sözde milli sol, insanları kafatasına göre sınıflara ayırdı.
Bizde de bu zihniyete yakın kişiler az değildir. “Köylünün, çobanın, makarnacının oyu benimle aynı olamaz” diyen bir zihniyetle Türk toplumu sık sık karşılaşmıştır.
Bu nedenle Türk toplumunu sınıflara bölen sol değil; birleştiren milli şuur gereklidir.