HASAN BARIN

Tarih: 01.12.2025 09:37

Kurtuluş Savaşı’ndan Derbilere: Aynı Üniformadan Ayrı Formalara

Facebook Twitter Linked-in

 

Daha yeni kuruldukları sıralar;
Fenerbahçe ile Galatasaray maç yapacaklardır. Galatasaray Başkanı, Fenerbahçe Başkanına “İki önemli futbolcumuz sakat, maçı ertelesek olur mu?” der.
Fenerbahçe Başkanı kabul eder ve maç ertelenir.

Ertelenen maç bir iki hafta sonra oynanır ve Galatasaray maçı kazanır.
Galatasaray Başkanının maç esnasında dikkatini çeken bir durum vardır, maç sonunda bunu Fenerbahçe Başkanına söylemeden edemez:
“Başkan, futbolcularımız sakattı, rica ettim maçı ertelediniz; iyi de sizde de sakat futbolcular varmış, onlarsız oynadınız ve yenildiniz. Söyleseydiniz yine ertelerdik.”

Fenerbahçe Başkanı bu söze karşılık Galatasaray Başkanına duygusal bir bakış fırlatır:
“Başkanım, 11 kişi oynadık; bir maç iki defa iptal olmaz.”

Kurtuluş Savaşı’nda her iki takımın oyuncuları da vatan muharebesine gider; cephede üzerlerinde takım forması değil, aynı renk, aynı şekil askerî üniforma vardır. Bir ekmeği bölüşerek aynı karavanadan yemek yer, omuz omuza mermi sıkar, kucak kucağa şehit olurlar.

Yıllar geçer…
O zamanlar Avrupa’ya maç için uçağa doluşup birkaç saatte gidilmez; gemi veya otobüsle, hele ki denizaşırı ülkeyse çok daha meşakkatli bir yolculuk yapılır.

Günümüzde Milli Takım Dünya Kupası’na katılsın diye heyecanla bekliyoruz ya;
Hak kazandığı hâlde, 1950 yılında Brezilya’da yapılan Dünya Kupası’na maddi imkânsızlıklardan dolayı milli takımımızın katılamadığını biliyor muydunuz?

Peki, çok uzak yerlere değil, Avrupa turnuvalarına gittiklerinde, maçları rahat kazansınlar diye Galatasaray ve Fenerbahçe’nin birbirlerine en iyi futbolcularını emanet verip kendi elleriyle ezeli rakibinin formasını giydirdiklerini biliyor muydunuz?

Anmadan edemiyorum…
Ah, bizim çocukluğumuzdaki amatör ruh!

Çocukluğumuzda rakip takımın en canımızı yakan futbolcusu bile bize çok sevimli gelirdi.
Kaleci Yaşar, Fenerbahçe’de oynarken Galatasaray’ın golcüsü Tarık Hoçiç’ten çok çekmişti. Hoçiç, Yaşar Abi’yi de, Yaşar Abi’nin kalesini de hemen her maçta boş geçmezdi.

İkisi de ayrı takımlara transfer olunca bizim derdimiz bitti ama Yaşar Abi’nin pek bitmedi;
Hoçiç ile Yaşar Abi başka takımlara transfer olurlar; olacak ya, o takımlarda da bir maçta yeniden rakip olurlar. Takımlar sahaya çıkarken Tarık Hoçiç, Yaşar Duran’a döner:
“Kardeş,” der, iki parmağını gösterip “iki tane.”
Yaşar Duran cevap verir:
“Hadi oradan, o sen Galatasaray’da oynarken di!”
Maç bittiğinde Hoçiç sözünü tutmuştur.

Yaşar Abi ile Tarık Abi futbolu bıraktıktan sonra da çileleri bitmedi.
Futbolu bıraktıktan sonra Bosna’da köfteci dükkânı açan Tarık Hoçiç’in dükkânın önünde verdiği röportajda söylediği şu sözü yıllar geçse de hatırlayıp gülümserim:
“Galatasaray golcü arıyorsa, Fener maçlarını oynamak için 2 milyon dolar vereyim transfer olayım ama kalede Kova Yaşar olacak.”

Beşiktaş’ta oynayan milli takım kalecisi Zafer’in antrenmandan sonra matbaada çalıştığı; gündüz kaleci, akşam matbaa işçisi olduğu; Fenerbahçeli Rıdvan ile Galatasaraylı Tanju’nun ucuz olsun diye ev arkadaşı olduğu günlerdi…
Tuttuğumuz takım yendiğinde karşı takım taraftarı arkadaşımıza öyle tatlı takılırdık ki, “Keşke biz yenilseydik de bize böyle takılsalardı” dediğimiz olurdu.

Şimdiki çim sahaların o zamanlar yağmur yağınca çamur içinde olduğu; yerden ısıtma, mazgal olmadığı; beyaz çizgilerin kar yağınca kömür karasına döndüğü; takımların fazla parası olmadığı için deplasmanlara otobüsle gidildiği; futbolcuların derbi maçlarına bile kendi imkânlarıyla geldiği; maçların rakip takımlarla yan yana seyredildiği, rakip takım kotasının olmadığı; tek kanalda maçların canlı ve tekrar tekrar özet verildiği yıllardı…

Çünkü kuruldukları yıllarda milli ve aynı zamanda amatör bir ruh vardı!

Ne mi değişti?
Her şey değişti de…
Diğer değişimleri tetikleyen yegâne baş sebep; işin içine milyon dolarlık transferler, bundan para kazanan menajerler, maç yayın hakkı alan TV’ler, siyaset, reklam ve sponsorluk gelirleri, borsa, yorumculuk gelirleri ve algı oluşturmak için çalışan troller girdi.

O milli, o amatör ruh gitti…
Yerine “kazanmak için her yol mübahtır” anlayışıyla büyüyen kazanma hırsı ve rantın sert rüzgârına kapılan fanatikler kaldı.

Fanatiklere de bir sözüm var:
Birbirini yiyen fanatikler, futbolcuları da kendileri gibi fanatik zannediyorlar, değil mi?

Peki onlar; maddi olarak belirli bir doyuma ulaşan futbolcuların, ezeli rakip takımın yeni futbolcularına gezsin, dolaşsın diye arabalarını verdiğini; yesin içsin diye ceplerine para koyduklarını biliyor mu?
Peki, rakip takım futbolcularının evlerine ailecek ziyaretlere gittiklerini?

Daha isim isim neler anlatırım…

Bir sözüm daha var fanatiklere:
Unutmayın, toz duman arasında yaptığımız gereksiz tartışmalar; toz duman geçince saçma ve genelde komik bir anı olarak kalıyor.

Tanju, tek kanal, komiklik deyince bir anım daha geldi; onu da anlatmadan geçemeyeceğim:
Sivaslıların derneğine iki defa davet edildim. İkinci davetimde Sivas’ın emektar kalecisi Menderes Kunter ile tanıştırıldım. Tanıştıran kişi, “Menderes’i tanıyor musun?” diye sorunca, mahcup bir ifadeyle tanımadığımı söyledim.
Menderes Abi gözlerimin içine bakıp:
“Beni nasıl tanımazsın? Tanju’yu tanıyan beni de tanır. Tanju beni meşhur etti! Her maçta 5 atardı bana. O zamanlar tek TV var, aynı maçın tekrarını da tekrar tekrar özet verirdi. ‘Tanju vurdu, Menderes’i avladı.’ ‘Tanju vurdu, Menderes’i ters köşeye yatırdı…’ İşte böyle böyle meşhur oldum. Adnan Menderes’in eşi bile merak etmiş; ‘Televizyon Menderes Menderes diyor, çağırın şu Menderes’i de gelsin bir tanışalım’ demiş.” anlatınca, bana kahkaha attırmıştı.

“Peki o kadar yazdın, çizdin; önerin ne, ne yapacağız?” diyenlere:

Öncelikle sporun bir seyir zevki olduğunu unutmayacağız ve bu zevki ısrarla koruyacağız.
Maç seyrederken ve tartışırken empati kabiliyetimizi ve objektifliğimizi kaybetmeyeceğiz.
Biz seyirciyiz, biz taraftarız; biz olmazsak ne takım, ne yönetici, ne de spordan rant kazananlar olur.

Bakın, hepimiz bunları yapalım, neler neler değişiyor!

Sağlık, huzur ve saygıyla kalın.

BARIN Hasan Alioğlu
Tarihçi, Araştırmacı – Yazar

 

 

 

#FutbolunRuhu #AmatörRuh #EzeliRakipEbediDost #Galatasaray #Fenerbahçe #Beşiktaş #TaraftarKültürü #Fanatizm #TürkFutbolTarihi #DerbiHikayeleri #KurtuluşSavaşı #MilliTakım #FutbolNostaljisi #SporKültürü #FairPlay #HasanBarın #BarınAjans

#DevletBahçeli #kabuletmiyoruz #Özgür #Gençler #500KısmiyeAdaletsizsiniz #GenelBaşkanımız #Reisim #MülakatiçinçözümTBMM #Barzani #SeninleyizReis #MemurEmeklisineAdalet #SportifyWrapped #3AralıkDünyaEngellilerGünü #Güngören'e  #seokjin #Manifest #CONGRATULATIONJIN #Asgari


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —