Tebriz’in Farsça esareti altında olduğu söyleniyor. Oysa asıl esaret, fiziki tutsaklık değil, zihni ve manevi köleliktir. Asıl esaret, beyni tutsak almaktır. Çünkü zincirler kırılabilir, duvarlar yıkılabilir. Ama milli kimliğinden koparılmış, ruhu esir alınmış bir toplum, kendi elleriyle kendini yok oluşa sürükler.
İşte bu yüzden Tebriz, Türk dünyasında eşsiz bir konuma sahiptir. O, sadece bir şehir değil, Türklüğün en saf hâlinin, en tavizsiz şekilde yaşadığı bir kaledir. Bakü, İstanbul, Ankara, Taşkent ve diğer Türk kentleri elbette Türklüğün merkezleridir. Ancak Tebriz, bütün bu şehirlerden daha Türk, daha dirençlidir.
Tebriz, yüzyıllara ve "modernleşme" adı altında yürütülen milliyetsizleşme politikalarına rağmen, Türklüğünü kaybetmemiştir. Her yerde Türkçe konuşulan, annelerin bebeklerine Türk ninnileri söylediği, çocukların Türk hikâyeleriyle büyüdüğü, sokaklarında yüksek sesle "Ne mutlu Türk'üm!" denilen yegâne kenttir.
O, Farslaşmamış, Araplaşmamış, Batılılaşmamış bir kaledir. Ne geçmişin asimilasyonları ne de bugünün politikaları onu Türklüğünden koparamamıştır. Tebriz, Turan’ın milli ve manevi başkentidir. O sadece bir şehir değil, Türk ruhunun sarsılmaz burcudur.
Ve bu ruh, var oldukça Türklük de yaşayacaktır!
#deprem #yazık #Lazkiye #Colani #Esad #SiyahKalp #Prof. Dr. Engin ARIK#Enerji #FBvRFC #Tadic #Mourinho #Talisca #YisifTekinistifa #Ali Rıza Aldık #AdnanSuphanoğlu #İran