Türkiye, tarih boyunca farklı kültürlerin, dinlerin ve ideolojilerin bir arada yaşamayı başardığı bir coğrafyada yer almıştır. Ancak son yıllarda, ideolojik kutuplaşmanın toplum üzerindeki etkileri giderek derinleşmektedir. Dini, mezhepsel veya etnik farklılıkların bir araya getiremediği bu toplumu, siyasi partilerin "parti tarikatları" haline gelerek daha da böldüğü bir gerçektir.
Kutuplaşmanın Kaynağı: Parti Sadakati ve Siyasetin Bölücü Rolü
Siyasi kutuplaşma, yalnızca bir görüşün diğerine üstün gelmesi meselesi değil, aynı zamanda bireylerin düşünce özgürlüğünün sınırlandırılması anlamına gelmektedir. Toplumun geniş kesimleri, sorgulama refleksini kaybederek lider odaklı bir siyaset anlayışına teslim olmuş durumdadır. Bu durum, hem iktidar hem de muhalefet açısından eşit derecede tehlikelidir. Çünkü her iki taraf da bu kutuplaşmayı besleyen bir söylem dili kullanmaktadır.
Tarihten Ders Almak: Selçuklu ve Osmanlı’nın Çöküşü
Türkiye’nin bugün içinde bulunduğu durum, Selçuklu ve Osmanlı’nın parçalanma süreçleriyle benzerlik göstermektedir. Tarih boyunca büyük medeniyetler, iç bölünmeler ve dış müdahalelerin bir arada yürütüldüğü "böl ve yönet" stratejileri ile çökertilmiştir. Aynı hataların tekrar edilmesi, Türkiye’yi de benzer bir sona sürükleyebilir.
Küresel Siyaset ve Toplumun Parçalanması
Küresel güçlerin, "böl ve yönet" politikalarını benimseyerek ülkeleri zayıflatmaya çalıştığı bir dönemde, Türkiye gibi stratejik öneme sahip bir ülkede birlik ve beraberliğin korunması hayati önem taşımaktadır. Ancak bu süreçte, toplumun iç dinamikleri kadar siyasetçilerin sorumlulukları da büyüktür. Siyasi partiler, toplumsal birliği korumak yerine kendi çıkarlarına odaklandıkça, küresel güçlere zemin hazırlamaktadır.
Çözüm: Parti Sadakatinden Özgürleşmek
Toplumun bu parçalanmışlık halinden kurtulabilmesi için, bireylerin parti sadakatinden sıyrılması gerekmektedir. Sorgulayan, düşünen ve ideolojilere körü körüne bağlanmayan bir toplum, güçlü bir ülke inşa edebilir. Bu noktada, eğitimin ve bağımsız medyanın rolü büyüktür. Bireylerin tarafsız bilgiye ulaşabilmesi, bilinçli bir toplumun temel taşlarından biridir.
Sonuç: Birlik ve Beraberlik için Uyanış
Parti aidiyeti üzerinden kutuplaşmak, kısa vadeli kazanımlar sağlasa da uzun vadede toplumsal yapıyı tehdit eden en büyük unsurlardan biridir. Türk milleti, tarihinden ders alarak, birliği ve beraberliği ön planda tutmalı, siyasetçiler ise kutuplaşmayı değil uzlaşmayı teşvik eden bir dil benimsemelidir. Unutulmamalıdır ki güçlü bir toplum, ancak bölünmek yerine birleşerek ayakta kalabilir.