NİGAR ÖGEDAY

Tarih: 21.01.2025 16:32

Özgür Basın: Bir Mif mi Gerçek mi?

Facebook Twitter Linked-in

Özgürlük, romantize edilen bir ideal olarak sunulsa da gerçek hayatta bunun maliyeti oldukça ağırdır. Özgürlük, çoğu zaman sistemin dışında kalmak, ekonomik güvenceden yoksun olmak ve medyanın merkezinden uzaklaştırılmak anlamına gelir.

Tarihsel Bir Bakış: John Swinton'un Çarpıcı İfşası

Bu tartışmaya ışık tutan en önemli örneklerden biri, 1953 yılında The New York Times Yazı İşleri Müdürü John Swinton’un söylediği sözlerdir. Swinton, dönemin basın özgürlüğü idealini sert bir dille eleştirerek şunları ifade etmiştir:

"Sadece aramızda gönülden inandığı şeyleri yazmak cesaretini gösterecek bir tek kişi bile yok; eğer yazarsak basılmayacağını önceden biliriz. Çalıştığım gazete, inandığım şeyleri yazmamam için beni istihdam ediyor. Doğruyu yok etmek, açıkça çarpıtmak, yalan söylemek, olayları çarpıtmak, kara çalmak ve para denen putun önünde diz çöküp tapınmak zorundayız. Biz arkada saklanan zenginlerin buyruğundaki paralı askerleriz. Kuklayız hepimiz; onlar ipleri çeker, biz de oynarız. Biz entelektüel fahişeleriz."

Bu ifadeler, medya organlarının ekonomik ve politik çıkarlar doğrultusunda hareket ettiğini, bireysel özgürlüklerin bu sistem içinde bir yer bulamadığını açıkça ortaya koyuyor. Swinton’un cesur itirafı, modern medyanın bugün de süregelen yapısal sorunlarının erken bir habercisiydi.

Medyanın Küresel Mafya ile İlişkisi

Günümüzde medya, bağımsız bir güç olmaktan çok uzakta, küresel çıkar odaklarının bir aracı hâline gelmiştir. Medya, iktidar ve muhalefet arasında taraf tutmaya zorlanır; bu zorunluluğa karşı gelenler ise halkın gözünde itibarsızlaştırılır. Sosyal medya, bu durumu daha da kötüleştirmiş, kitlelerin kontrol edilmesi ve yönlendirilmesi için bir araç hâline gelmiştir. Halk, tarafsız ve özgür düşünen bireyleri yok etmeye programlanmış bir güruha dönüştürülmüştür.

Toplum, manipüle edilmiş bir kitlesel bilinçle, sorgulamadan medya tarafından oluşturulan algıları benimsemektedir. Özgür ruhlar bu düzende seslerini duyuramazken, halkın büyük bir kısmı gönüllü olarak partilere, ideolojilere ya da liderlere bağımlı hâle gelmiştir.

Geçmişin Değerleri ve Modern Dünyanın Sorunları

Geçmişte insanlar daha özgür, daha ahlaklı ve edep sahibiydi. Özgürlüklerini yüksek sesle dile getirme gereği duymazlardı çünkü doğuştan özgür bir ruh taşır, doğallıkla yaşarlardı. Ancak günümüzde özgürlük kavramı çarpıtılmış, terbiyesizlik ve ölçüsüzlük özgürlük olarak pazarlanmıştır. Medya, ahlaki değerleri aşındırarak bireylerin ruhen ve zihnen köleleşmesine neden olmuştur.

Modern dünyada, insanlar, kendi ahlaki ve düşünsel özgürlüklerinden uzaklaşmış, yalnızca bir tüketici kitlesine dönüşmüştür. Medya, kitleleri kutuplaştırarak, bir tarafı diğerine düşman etmekte ve bu süreçte iyiyi kötü, kötüyü ise iyi olarak sunmaktadır.

Sonuç: Hepimiz Suçluyuz

Gelinen noktada, özgürlük ve basın bağımsızlığı gibi kavramlar sistemin çarklarında öğütülmüş ve romantik birer masal hâline getirilmiştir. Ancak bu durumdan sadece medya kuruluşlarını veya siyasi aktörleri sorumlu tutmak yetersizdir. Hepimiz, bu düzenin bir parçası olarak, bireysel farkındalığımızı yitirdiğimiz ve sorgulamaktan vazgeçtiğimiz ölçüde bu çarkların dönmesine katkıda bulunuyoruz.

Bugün, insanlık için en büyük meydan okuma, özgür bir ruhu yeniden inşa etmek ve toplumsal manipülasyonların ötesine geçerek bireysel bilinç ve ahlakı yeniden canlandırmaktır. Özgürlük, yalnızca bir ideali dillendirmek değil; bunu yaşam biçimi hâline getirmekle mümkündür.

 

#Nigar Ögeday #Mif #Özgür basın #Basın #manipülasyon

 


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —