Bugün dünya haritasına dikkatle baktığınızda, savaşların, darbelerin, krizlerin ve iç kargaşaların tesadüfen olmadığını anlarsınız. Olayların görünürdeki aktörleri farklı olabilir, ama arka plandaki el aynıdır. Maşalar değişir, ama efendiler sabit kalır.
Ukrayna-Rusya savaşı, yüzeyde bir sınır çatışması gibi sunulsa da özünde ABD ile Rusya arasındaki güç mücadelesinin bir parçasıdır. Ukrayna burada yalnızca bir piyondur.
Gazze’de İsrail’in yürüttüğü saldırgan politikalar ise aslında ABD’nin Filistin direnişine karşı yürüttüğü daha büyük bir stratejinin uzantısıdır. İsrail sadece görünen silahtır; asıl nişancı Washington’dur.
PKK terör örgütü de Türkiye'nin iç meselesi gibi sunulsa da, bu örgüt ABD ve NATO’nun Türkiye’yi yıpratmak için sahaya sürdüğü bir taşerondur. Türk ordusunun karşısına açıktan çıkamayanlar, teröristlere üniforma giydirerek onları cepheye sürmüştür.
DEAŞ, YPG, FETÖ… Hepsi aynı mutfağın farklı tatlarıdır.
Ancak bu küresel kurgunun içinde sadece ABD yoktur. İngiltere, bu işin asıl akıl koyucusudur. ABD çoğu zaman kaba ve gürültülü bir şekilde sahaya inerken, İngiltere sessizdir ama derindir.
Görünmezdir ama her taşın altındadır. Afrika’dan Güney Asya’ya, Kafkasya’dan Orta Doğu’ya kadar her karmaşık oyunun satranç tahtasında İngiliz hamlesi mutlaka vardır.
Bugün dünya üzerinde bağımsız gibi görünen birçok ülke gerçekte ABD ve İngiltere’nin izin verdiği ölçüde hareket etmektedir.
Asya’da Hindistan, Japonya; Avrupa’da Almanya gibi ülkeler bağımsızlık maskesi taksalar da, nefes bile alırken izin beklemektedir.
Bu sistem, küresel efendilerin kontrol ettiği bir sömürü düzenidir.
Ancak Türkiye gibi direnmeye çalışan ülkeler, artık silahla dize getirilemediği için başka yöntemlerle hedef alınmaktadır:
Döviz operasyonları,
Ekonomik krizler,
Orman yangınları, seller, depremler gibi "doğal" görünen felaketler,
Toplumsal ayrıştırmalar ve kültürel erozyon…
Özellikle Kıbrıs Barış Harekâtı’ndan sonra, Türkiye için “Mutlaka durdurulmalı” kararı alınmıştır.
Ve o günden bu yana adım adım uygulanan planlar şunlardır:
PKK, FETÖ gibi yapıların desteklenmesi,
"Kürt sorunu", "cemaat" gibi yapay gündemlerin pompalanması,
Halkın Türk-dindar-laik-solcu-Alevi gibi ayrımlarla bölünmesi,
Ekonomik yapının dışa bağımlı hâle getirilmesi,
Aile değerlerinin medya ve sosyal medya üzerinden tahrip edilmesi,
Hukuk, sağlık, eğitim gibi sistemlerin kontrol altına alınması,
Siyasetin kalitesinin düşürülerek topluma umut veremez hâle getirilmesi…
Amaç; Türk milletini direnişten vazgeçirmek, ümidi kırmak, kendi içinde bölmekti.
Çünkü bölünmüş bir millet direnemez, yönlendirilmeye açık hâle gelir.
Peki bu kuşatmadan nasıl kurtulacağız?
1. Zihinsel Kurtuluş Şarttır
Düşünceleri esir olan bir milletin, bedeninin özgür olması mümkün değildir.
Tarihini, kültürünü, inancını, düşmanını bilmeyen bir nesil, başkalarının oyuncağı olur.
Eğitim sistemimiz yeniden yapılandırılmalı, yerli ve milli değerler üzerine inşa edilmelidir.
2. Ekonomik Bağımsızlık Olmadan Hiçbir Zafer Kalıcı Değildir
Üreten bir millet olmadan güçlü olunmaz.
Tarım, sanayi, teknoloji ve savunma alanlarında kendi kendine yetebilen bir ekonomik sistem inşa edilmelidir.
Yerli üretimi destekleyen yapılar oluşturulmalı, dış borç ve dolara bağımlılık minimize edilmelidir.
3. Milli Medya ve Dijital Egemenlik
Algılar üzerinden yürütülen savaşlara karşı, milli medya yapıları desteklenmelidir.
Batının fonladığı medya kuruluşlarına karşı, halkın değerlerini savunan, gerçekleri yansıtan yayın organları büyütülmelidir.
Aynı şekilde sosyal medya platformlarında kendi alternatiflerini oluşturacak girişimlere destek verilmelidir.
4. Toplumsal Birlik ve Ortak Aidiyet
Türkü, Kürdü, sağcısı, solcusu, Alevi’si, Sünni’si…
Bu ülke bizim. Bu vatanı birlikte kurduk, birlikte savunacağız.
Yapay kutuplara karşı, vatan merkezli birlik inşa edilmelidir.
Fikir ayrılıkları, ihanet seviyesine çekilmeden hoşgörüyle yaşanmalı, düşmanlık değil ortak çözüm üretimi teşvik edilmelidir.
5. Devletin Stratejik Alanlara Sahipliği Artmalı
Devlet, temel hizmetlerde piyasaya mahkûm edilmemeli; sağlık, eğitim, enerji, savunma gibi alanlarda söz sahibi olmalıdır.
Adalet sisteminde liyakat esas alınmalı, hukuk yeniden güven inşa etmelidir.
6. Yeni Bir İttifak: Yerli ve Küresel Dayanışma
ABD ve İngiltere merkezli düzene karşı Türkiye, Türk dünyasıyla, İslam ülkeleriyle, Latin Amerika ve Afrika’daki bağımsızlık yanlısı yapılarla iş birliği kurmalıdır.
Bağımsız bloklar, alternatif finans sistemleri, yeni ortak para birimleri gündeme alınmalıdır.
7. Yerli-Milli Girişimlerin Desteklenmesi
Türkiye’nin direnişi sadece siyasi alanda değil, teknoloji ve inovasyon alanında da güçlenmelidir.
Bu noktada “Next” gibi yerli ve milli yazılım, medya, teknoloji ve kültür girişimlerinin desteklenmesi hayati önemdedir.
Küresel güçlere karşı kendi sistemlerimizi inşa etmek zorundayız.
İster sosyal medya, ister haber, ister teknoloji olsun; artık dışa bağımlılığı azaltacak, bağımsızlığı tahkim edecek yerli yapılar el üstünde tutulmalıdır.
Bu savaş, artık tanklarla değil; kültürle, ekranla, parayla, inançla, fikirle yapılıyor.
Ve bu savaşta silahınız yoksa, teslim olursunuz.
Ama silahınız varsa, düşmanı tanıyorsanız ve birbirinize güveniyorsanız: Kazanırsınız.
Gerçek bağımsızlık, sadece siyasi bir statü değil; ekonomik, kültürel, düşünsel ve dijital anlamda da özgürleşmeyi gerektirir.
Bu topraklarda yaşayan herkesin artık bir sorumluluğu var:
Ya direneceğiz, ya diz çökeceğiz.
Tercih bizim.
Ama unutmayın, bu coğrafya teslim olanları değil; direnenleri yazar.
Evet 261 Kişi
Hayır 8 Kişi