Yirminci yüzyılın son çeyreğinde hızlanan ve artarak devam eden bilimsel yeniliklerin hayatımızı kolaylaştırdığını görüyoruz. Uzayan yaşam süresi, teknolojideki ilerlemeler, tarımsal üretimde artan verimlilik….
Bütün bu iyileşmeler adeta bir zincirin halkası gibi birçok nedene bağlı. Bu halkalardan biri de kimya sektörü.
Kimya sektörü biyoteknolojiyle birleşerek dünyada tarım ve sağlık sektörünü sonu gelmez bir gelir döngüsüne soktu. Her yıl bitki, hayvan ve insan sağlığı için yüzlerce etken madde elde ediliyor. Her yıl yüzlerce etken madde “çevre ve insan sağlığına” verdiği zararlardan dolayı yasaklanırken yerlerine yenileri patent alıyor. Patent alan yeni moleküller kimya şirketinin beş yıl boyunca tekel olmasına olanak sağlıyor. Bitkisel üretim ve insan sağlığı öylesine bir girdabın içine sürüklenmiş halde ki sağlıklı üretim yapmak ve sağlıklı kalabilmek için kimyasal kullanmak zorunda kalıyor.
Gıda kaynaklı kanser vakaları sürekli artıyor. İkinci dünya savaşına kadar tarımsal üretimde kimyasal kullanımı neredeyse yoktu. Günümüzde papatya bile petrol ürünü naylon poşetlerin içinde satılıyor. İlaç kullanılmadan yetiştirilmesi pek önem taşımıyor.
İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra kimya endüstrisi hızla gelişmiş, kimyasalların güvenirliliği test edilmeden canlılar ve insanlar adeta denek olarak kullanılmıştır. Günümüzde de bunu çok fazla değiştiğini söylemek mümkün değildir. Kimyasalların ve dolayısıyla gıda katkı maddelerinin kısa ve uzun vadede tek başlarına veya bir arada nasıl etki gösterdikleri araştırılmadan piyasaya sürülmüştür. İnsan vücudu, geçmişten gelen yapısı itibariyle kimya sektörünün geliştirdiği sentetik etken maddelere alışkın değildir. Özellikle tarım ilaçları, petrol ürünü plastikler, sentetik maddelerle hazırlanan parfümler ve petrol atıkları, insanlarda kansere neden olan birçok kimyasal madde içermektedir.
Endüstriyel tarım ilaçları birçok tarımsal üründe kansere yol açan kalıntılar bırakmaktadır. Yapılan araştırmalarda, Avrupa Birliği ülkelerinde tüketilen sebze, meyve ve tahılların üçte birinde en az iki tarım ilacı kalıntısının bulunduğu tespit edilmiştir. Bu sonuçlar normaldir. AB ülkeleri dünyada kullanılan toplam ilacın % 25'ini kullanmaktadır. Tarım ilaçları böceklere, hastalıklara, akarlara ve yabancı otlara karşı uygulanmaktadır. Diğer yandan hayvansal üretimde de oldukça yaygın bir şekilde iç parazit, dış parazit ve hastalık etmenlerine karşı çeşitli antibiyotikler kullanılmaktadır. Yine hayvan yemlerine de farklı kimyasallar eklenmektedir.
Avrupa Birliği ülkeleri ve Rusya'ya ihraç edilen sebze ve meyvelerde ilaç kalıntılarının tespit edilmesi nedeniyle ürünlerin geri gönderildiğine ilişkin haberler sıklıkla medya kanallarında yer almaktadır. Geri gelen ürünlerin imha edilip edilmediği, iç piyasaya verilip verilmediği hakkında genellikle bilgi verilmemektedir.
Tarım ilaçlarının yapımında kullanılan etken maddelere; daha doğmamış bebeklerin amniyon sıvısında, yeni doğan bebeklerin kordon kanında, annenin meme dokusunda ve sütünde, insanların kan ve yağ dokularında geniş ölçüde rastlandığı bilinmektedir.
Tarım ilaçları sadece uygulandıkları yerlerde kalmamakta, rüzgârla uzak mesafelere taşınabilmektedir. Yasaklanalı 40 yılı bulan DDT'nin etken maddesine buzullarda dahi hala rastlanmaktadır. Yine günümüzde özellikle çeltik yetiştiriciliğinde yabancı ot ilacı olarak kullanılan Quinclorac etken maddesi yeraltı sularına karışarak sebze yetiştiriciliği yapılan alanlarda büyük sorunlara yol açmaktadır.
Kimya sektörü geliştikçe ve tekelleştikçe, ne yazık ki gıda kaynaklı kanser vakaları istikrarlı bir şekilde artmaktadır. Gıda üretiminde sentetik kimyasal kullanımının azaltılmasına yönelik acil önlemler alınması gerekmektedir. Ruhsatlı ilaç kullanımını özendirmek, gıda kaynaklı kanser vakalarını önlemede yetersiz kaldığı artık bilinmektedir. Tarım ilaçlarının üretimi, ithalatı ve satışındaki denetimsizlik sağlıklı gıdaya ulaşımı her geçen gün güçleştirmektedir.
Çözüm önerilerinden sadece biri olarak bugün eczaneden nasıl ki reçetesiz antibiyotik alamıyorsak tarım ilaçlarının satışı mutlaka reçeteye bağlanmalı ve reçete yazanlara sorumluluk yüklenmelidir.
Sağlıklı ve güvenli gıdaya ulaşımı için yeterli mi? Değil ama en azından bu bir iyi niyet göstergesi olur.
Yoksa bu denetimsizlik devam ettikçe her gün kanser vakalarının arttığını görmeye devam edeceğiz.
Kimya sektörü geliştikçe, ne yazık ki gıda kaynaklı kanser vakaları istikrarlı bir şekilde artmaktadır. Gıda üretiminde sentetik kimyasal kullanımının azaltılmasına yönelik acil önlemler alınması gerekmektedir. Ruhsatlı ilaç kullanımını özendirmek, gıda kaynaklı kanser vakalarını önlemede yetersiz kaldığı artık bilinmektedir.
#Google #Barinajans
#Coca-Cola #LinetYalnızDeğildir #Vahdettin #iphone 16 #19 Mayıs #UzakŞehir #İzmir #Muslera #Bayramda2024KPssEkAtama #Fenerbahçe #THE REAL ONE #Azerbaycan #Ey Türk #Gençler Hapiste Çürümesin #Hande Yener #Yahudi #Şalom #Gündoğdu #Milli Mücadele #Bitcoin #İzmir #Netanyahu