Bugün Gazze’de İsrail’in vahşeti ve katliamları hâlâ sürüyor.
7 Ekim 2023’te başlayan bu saldırılar, bir savaş değil, açıkça bir soykırım ve Gazze’den Filistinlileri göç ettirme operasyonudur. O günden bugüne, İsrail’in faşist ordusu yaklaşık 55 bin Filistinliyi şehit etmiş, yüz binlercesini de yaralamıştır.
İsrail; çocuk, bebek, kadın, yaşlı demeden herkesi hedef alıyor. Bugüne kadar 18 bine yakın çocuk katledildi. Bu çocukların yaklaşık 900’ü henüz bir yaşını bile doldurmamış bebeklerdi.
Bu, bazı yorumcuların iddia ettiği gibi bir “Yahudi-Müslüman savaşı” değildir. Bu bir insanlık meselesidir.
Bu, siyonistlerin dünyaya ve insanlığa bakışının bir yansımasıdır.
Gazze, onların gözünde insanlığa karşı yapmak istediklerinin bir provası ve dünyaya verdikleri bir gözdağıdır.
Bugün Gazze olan yer, yarın başka bir ülke, başka bir halk ya da başka bir dine mensup bir toplum olabilir.
Bu anlayış, Tevrat’tan çıkardıkları “üstün ırk” inancına ve diğer halkların onlara hizmet için yaratıldığı düşüncesine dayanmaktadır. Bu yüzden tüm insanlığı köle gibi görmektedirler.
Son günlerde dünyanın dört bir yanından aktivistler, “Özgürlük Filosu” kapsamında La Madleen adlı gemiyle Gazze’ye yardım ulaştırmak istediler. Ancak İsrail bu gemiye el koydu.
Bununla İsrail, dünyaya şu mesajı vermek istiyor:
“Ey dünya halkları, ey uluslararası kuruluşlar! Siz benim için bir hiçsiniz. Kimseyi umursamıyor, hiçbir şeyden korkmuyorum.”
Peki İsrail Ortadoğu’da bu güce nasıl ulaştı?
Neden Arap devletleri bu konuda birlik içinde değil?
Bunun iki temel nedeni var:
1. Arap ülkelerinin başındaki yöneticilerin büyük kısmı, geçmişte İngiltere ve siyonizm tarafından belirlenmiştir.
2. En kritik faktör ise, “İran İslam Cumhuriyeti” adını taşıyan ama gerçekte masonik bir yapıya sahip olan İran’dır.
1978’de İran’da gerçekleşen sözde “İslam Devrimi” ile iktidarı ele geçiren Humeyni ve onun takipçileri, Ortadoğu’nun dengelerini altüst etti.
İran, bölgede yükselmekte olan Arap milliyetçiliğini yok etti; mezhepçilik siyasetiyle Arap devletlerini böldü, parçalayarak birbirinden uzaklaştırdı.
Bu durum Arap ülkelerinin Filistin meselesinde birleşmesini imkânsız hâle getirdi.
İran, Filistin davasına ve Hamas’a destek verir görünmeye başladıktan sonra, Sünni Arap devletleri bu desteği yavaş yavaş geri çekti. Bu da İsrail’in tam da istediği ortamı oluşturdu.
En sonunda Hamas’ın kahraman lideri İsmail Haniye’nin şehadeti Tahran’da gerçekleşti. Peki, dünyanın dört bir yanında ajanlarıyla bilinen İran, buna nasıl göz yumdu?
İran, bölgede birçok terörist yapı oluşturdu. Bu yapıların iki temel amacı vardı:
1. Bölge ülkelerini baskı altında tutmak.
2. ABD ve İsrail’in bölgedeki herhangi bir ülkeye müdahalesine zemin hazırlamak.
2025’e kadar İran bu görevleri büyük ölçüde başarıyla yerine getirdi.
Ancak artık bölgede Türkiye gibi güçlü ve kararlı bir aktör varken İran’ın eli kolu biraz daha bağlıdır.
Yine de bu İran’dır. Fitne ve fesat senaryoları asla bitmez.
Bugün hâlâ Amerika ve İsrail ile “uranyum zenginleştirme” adı altında yürütülen diyalog, aslında bölgedeki Amerikan ve İsrail askeri varlığını meşrulaştırmaya hizmet etmektedir.
Unutmamalıyız:
İsrail’in bugünkü konumuna gelmesinde, zenginleşmesinde ve nükleer silaha sahip olmasında İran rejiminin ve sahte tehditlerinin büyük katkısı vardır.
İran’ın bölgede iki temel misyonu vardır:
1. İslam dünyasını bölmek.
Şu ana kadar bu görevinde oldukça başarılı olmuştur.
2. Türk Birliği’nin önüne set çekmek.
Bugün İran’da 40 milyondan fazla Türk yaşamaktadır.
Coğrafi olarak da, İngiltere’nin Farslara devlet kurdurduğu bu İran devleti, Turan coğrafyasının tam kalbinde yer almaktadır.
Tebrizsiz, Urmiyesiz, Erdebilsiz bir Turan düşünülemez.
Bugün İran’da Türk milliyetçiliği yükseliştedir.
Bunu gören İran’ın derin Fars devleti, göstermelik bir hamleyle bir “Türk'ü cumhurbaşkanı yaptı.
Bu şahıs - Pezeşkiyan - sadece ismen Türk’tür. Gerçekte görevi, İran’daki Türklerin devlete bağlılığını yeniden tesis etmek ve Türkiye sevgisini kırmaktır.
Pezeşkiyan, Bakü’ye giderek Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın şiirini okuyarak Türk halkını aldatmak istemektedir.
Ama bilinmelidir ki, o İran’ın geleneksel “böl, parçala, yönet” siyasetinin yumuşak yüzlü uygulayıcısıdır.
Sonuç olarak:
Türkiye ve Azerbaycan olarak İran’ın bu zehirli siyasetini her zaman dikkatle takip etmeli ve bu siyasete karşı panzehirlerimizi hazır tutmalıyız.
Unutmayalım, bölgedeki birçok Türk imparatorluğunun çöküşünde, birbiriyle savaşmasında, Fars derin devletinin etkisi vardır.
Bugün İran ve İsrail, birlikte Azerbaycan’ı Türkiye’den kopararak İran’a bağlama stratejisini devreye sokmuş durumdadır.
Bu yüzden: İran’a dikkat!
#Abil BABAOĞLU
#Barinajans.com #İsrail-İran #Hayfa #vurdu #SONDAKİKA #prompayy #Demir Kubbe #Amerika #Sipersonik #Füze #Tel Aviv #Bayburt #Yahudi #Türkiye #Beter #NATO #Netanyahu #Affedin ŞansVerin #Ürdün #BTG Savunma #David #Kürecik #Müslüman #Mansur #Irak