Son zamanlarda çevremizde her şeyden şikâyetçi, hiçbir şeyden memnun olmayan o kadar çok insan ile karşılaşıyoruz ki! Emekli maaşından dolayı çok muhtaç da olmayan, ücreti mukabilinde huzurevinden hizmet alan bu yaşlı amcanın şükür dolu cümleleri takdire şayandı. Ne de olsa gün görmüş birisiydi. Anlaşılan, varlığı da görmüştü darlığı da.
Kendi kendime; “Kim bilir neler yaşadı bu amca?” diye sormadan edemedim. Ama amcayı daha fazla üzmek, yaralarını daha fazla deşmek istemediğim için sohbetin konusunu ailesine ve çocuklarına getirmek istemiyordum. “Bir yakını, bakacak bir kimsesi; oğlu, kızı yok mu acaba?” diye çok merak etmeme rağmen o konulara giremedim. Zavallı ihtiyar zaten yaralıydı. Belki de kabuk bağlamaya başlamıştı yaraları. O yaraları yeniden deşmenin, yeniden kanatmanın hiçbir anlamı yoktu. 
Olur ya, belki evlatları ile sıkıntısı vardı. Dünya hâli, çok duyuyoruz evlatları tarafından terk edilen anaları, babaları. Düşünsenize, o doğum sancısında bir annenin çektiği eziyeti. Bunun bile hakkını nasıl veririz diye kendimizi paralamamız gerekirken ihtiyarladıklarında, türlü bahaneler ile atıveriyoruz huzurevinin soğuk ve sevimsiz yüzlü duvarları arasındaki küçük bir odaya. 
Ya babalar… Çocukken kapıda çikolata için beklenen o babalar... Ah o babalar, ihtiyarlayınca istenmeyen o babalar… 
İşte bu amcanın da kim bilir ne derdi vardı. Zaten üzüntü içerisinde ama sağlıklı olduğu için duacı bir dille konuşan birine, içerisinde kötü hatıralar olma ihtimali bulunan bir konuyu açmanın anlamı yoktu açıkçası. 
Amacımız, yara deşmek değil o yaraya merhem olmak, olmalıydı. Birkaç dakikalık kısa seyahat boyunca amca anlattı ben dinledim. Amcanın teslimiyeti, samimiyeti ve hayata bakışı beni çok etkiledi. Kendimi, çağdaşlarımı düşündüm. 
Hiçbir şeyden memnun olmayan, elindekilerle mutlu olmayı başaramayan ve sürekli şikâyet eden tanıdıklarımı, çevremdeki insanları düşündüm. 
Boşuna dememişler; “Her şeyin kıymeti kaybedilince anlaşılır.” diye. Amcanın teslimiyetini, samimiyetini yaşamak için o yaşa gelmeyi mi beklemek gerekir? Sahip olduğumuzun değerini anlamak için kaybetmeyi mi beklemeliyiz? Bunları düşündüm. 
Sağlığımız yerindeyse; mutlu bir yuvamız, sağlıklı çocuklarımız varsa ve kimseye muhtaç olmadan geçimimizi temin edebiliyorsak ne mutlu bize. 
Hüda’nın vermiş olduğu rızıktan istifade edebildiğimiz ölçüde şükretmeliyiz. Hani demiş ya Sevgili Peygamberimiz; “Beş şey gelmeden önce beş şeyin kıymetini bilin.” diye. İşte o beş şeyin kıymetini zamanında bilmeli ki sonra ah vah etmemeliyiz.
Sormuşlar Allah Resulüne bu beş şey nedir diye. O da sıralamış:
“İhtiyarlık gelmeden gençliğin,
Hastalık gelmeden sağlığın,
Fakirlik gelmeden zenginliğin,
Meşgul olmadan, boş zamanın,
Ölüm gelmeden hayatın...”
Gerçekten her şeyin kıymetini zamanında bilmek gerekir. Zamanı geçtikten sonra kıymet arayışına girmek hiçbir şeye yaramaz. Hani; “Geçti Bor’un pazarı sür eşeğini Niğde’ye.” derler ya. Her şeyin zamanında yapılması gerektiğini ne güzel ifade etmiş atalarımız. 
Şu dünya pazarında tezgâhımızı açabilmek için pazar kurma gününü ve vaktini iyi değerlendirmeliyiz. Yoksa gün gelir geçer de menzil yaklaşırsa ah vah eder dururuz, ne çabuk geçti ömrümüz diye.
Amcayı bırakacağım kavşağa yaklaştığımızda;
“Oğul, Allah senden razı olsun. Sen olmasaydın buraya kadar yürüyerek hayatta gelemezdim. Belki de geç kalır, arabayı kaçırırdım. Allah sana sağlıklı ve huzurlu günler nasip eylesin. Allah razı olsun...” diyerek güzel dilek ve temennileri ile tıpkı arabaya binerken yaptığı gibi can-ı gönülden dualar etmeye başladı. Yürekten, samimi ifadelerdi bunlar. 
“Amca, istersen seni huzurevine kadar bırakabilirim. Bak hava bozdu. Yağmur ha düştü ha düşecek. Burada arabayı beklerken ıslanabilirsin?” 
“Sağ ol oğlum. Gerek yok. Zaten araba şimdi gelecek. Saat kaç?”
“Sekiz buçuğa beş var amca.”
Amcanın tuşlu bir cep telefonu vardı. Bir yandan bana saati sorarken diğer yandan da telefondan saate bakmaya çalışıyordu. Amcada telefon olduğunu görünce; 
“Amca, telefonun da varmış. Şoförün numarası varsa arayıp bir sor istersen. Eğer gecikeceklerse ben seni huzurevine kadar bırakayım. Yağmur yağdı yağacak.” dedim. 
Amca numarayı çevirdi. Şoförle kısa bir konuşma gerçekleştirdi. Telefonu kapatarak;
“Beş dakikaya kadar geleceklermiş, yoldalarmış. Sağ olasın. Sen geç kalma işine. Sana da zahmet verdik. Hakkını helal et. Tekrar Allah razı olsun senden.”
“Ne zahmeti amca. Allah sana sağlık sıhhat versin. Allah'a emanet ol.” diyerek amcanın inmesinin ardından kapıyı çektim ve yavaşça oradan ayrıldım.
Amcayı bıraktıktan sonra düşünmeye başladım. Şu üç günlük dünyada sanki hiç yaşlanmayacak da hep genç kalacakmışız gibi geliyor bizlere. 
Belki yaşlılığı kendimize yakıştıramadığımızdandır, belki de yaşlanmak istemediğimizden. Yarınımızın garantisi olmayan bu dünyada, yıllar sonrası için birikim yapmaya, mal biriktirmeye çalışıyoruz. Hâlimize, kazancımıza şükretmeyi pek akıl edemiyor, istedikçe istiyoruz. 
Hep daha iyisini, hep daha çoğunu hayal ediyoruz. Bizden daha kötü durumda olanların bulunduğunu, onların hayal ettiği bir dünyada yaşadığımızı aklımıza getirmiyoruz. 
Bir kitapta okuduğum şu sözleri hatırladım: “İnsanlar gençliğinde para kazanmak için sağlığını kaybeder, ihtiyarlayınca da kazandıkları o paraları kaybettikleri sağlıklarını geri kazanabilmek için harcarlar.” 
Bu cümledeki detayı zamanımız varken, henüz daha genç iken ve sağlığımız yerinde iken anlayabilsek keşke.
Hani demişler ya;
“Hayat bir gün, o da bugün. Dünü getiremezsin geride kaldı; tüm varlığını, dünyaları bağışlasan bir daha yaşayamazsın. Yarın ise henüz gelmedi; neler getirecek, ne sürprizler hazırlıyor bilemezsin. O hâlde bugününü yaşamaya bak!” diye. Gerçekten de amcanın anlattıklarında bunu gördüm. 
Ne demişti amcamız:
“Yetmiş beş yıl nasıl geçti diye bana sorarsan, bir gün derim.” Evet, gerçekten hayat bir gün. Toplamda ne kadar, kaç yıl, kaç ömür olursa olsun hayat bir gün. O da yaşanan gün… Yaşanan günün tadına varılmalı, o gün doyasıya yaşanmalı. Kimseyi üzmeden, kimseyi kırmadan...
Hiç birimizin yarına çıkmak gibi bir garantisi de yok! 
Var mı? 
Daha doğrusu, yarınımız var mı?
O da belli değil. O hâlde sağlığımıza, sahip olduklarımıza, hâlimize ve ahvalimize şükredip bugünün kıymetini bilmemiz; bu güzel günlerimizi sevdiklerimiz ile birlikte geçirmemiz gerekmez mi?
Biz ne yapıyoruz. Hele de son yıllarda; herkesten, her şeyden kaçıyoruz. Kendi kabuğuna çekilen kaplumbağalar gibiyiz. Kendi kendimize yeteriz zannediyoruz. “Hiç kimseye ihtiyacım yok. Ben hayatı kendi başıma, istediğim şekilde yaşayacağım. Kimse bana karışamaz. Eşim bile karışamaz. Ben özgür bir bireyim.” diyoruz.
Yaşlı amca gibi hâlimize şükretmeliyiz. Hayatımızı, sağlık ve sıhhat içerisinde geçirdiğimiz; her yeni güne sağlıklı uyandığımız, günü sağlıkla tamamladığımız için ne kadar şükretsek az.
Sevdiklerimizin kıymetini bilmeliyiz. Er ya da geç sonumuzun bu yaşlı amca veya çevremizdeki diğer amcalar ve teyzeler gibi olacağını hiçbir zaman aklımızdan çıkarmamalıyız. 
Her neye sahip olursak, onu bize verenin Hüda olduğunu ve verdiği gibi günü geldiğinde de alacağını hiçbir zaman unutmamalıyız. 
Rızkı verene teslimiyet içerisinde o rızıklardan istifade etmeli, zamanımız varken çevremizi de istifade ettirmeliyiz. 
Yarın çok geç olabilir.

*** SON ***

Alpaslan Demir
İstanbul-12.12.2025
alpaslandemi@gmail.com


İHTİYAR AMCA-2

Geçen haftanın devamı…

Araştırmacı Yazar-Alpaslan DEMİR

12.12.2025 18:44:00

Traktör Şazi'nin maçları TRT'de yayınlansın mı?


Evet 263 Kişi
% 97,04
Hayır 8 Kişi
% 2,95

Fenerbahçe Arsavev, 10'da 10'la Zirveye Göz Kırptı.

Arda Turanlı Shakhtar zirveye koşuyor: Dinamo Kiev’i 3-1 yendi

Fenerbahçeli basketbolcu sözleşmesini tek taraflı feshetti: Kulüp yasal süreci başlattı

Sadettin Saran Üç Yıldıza “Güle Güle” Demeye Hazırlanıyor

A Milliler sahneye çıkıyor: 2026 Dünya Kupası yolunda kritik üç sınavın tarih ve saatleri açıklandı

Türkiye, İsrail’i 10-3 mağlup ederek Avrupa Şampiyonu oldu

Fenerbahçe’de Ederson Şoku! Oynayamazsa 3. Kaleci Tarık Çetin Kaleyi Koruyacak

Muhteşem Başarı: Muhammed Furkan Özbek’ten Dünya Rekoru ile Gelen Dünya Şampiyonluğu!

Rus sporcular Gence'deki açılış törenini boykot mu ediyor?

Son Dakika: Yusuf Ayçiçek Al-Hilal’de

LİG TABLOSU

Takım O G M B Av P
1.GALATASARAY A.Ş. 15 11 1 3 21 36
2.TRABZONSPOR A.Ş. 15 10 1 4 14 34
3.FENERBAHÇE A.Ş. 15 9 0 6 18 33
4.GÖZTEPE A.Ş. 15 7 3 5 9 26
5.BEŞİKTAŞ A.Ş. 15 7 4 4 7 25
6.SAMSUNSPOR A.Ş. 15 6 2 7 6 25
7.GAZİANTEP FUTBOL KULÜBÜ A.Ş. 15 6 4 5 -1 23
8.KOCAELİSPOR 15 5 6 4 -3 19
9.RAMS BAŞAKŞEHİR FUTBOL KULÜBÜ 15 4 6 5 3 17
10.CORENDON ALANYASPOR 15 3 4 8 -1 17
11.TÜMOSAN KONYASPOR 15 4 7 4 -4 16
12.GENÇLERBİRLİĞİ 16 4 9 3 -4 15
13.ÇAYKUR RİZESPOR A.Ş. 15 3 6 6 -6 15
14.KASIMPAŞA A.Ş. 16 3 7 6 -7 15
15.HESAP.COM ANTALYASPOR 15 4 8 3 -11 15
16.İKAS EYÜPSPOR 15 3 8 4 -8 13
17.ZECORNER KAYSERİSPOR 15 2 6 7 -17 13
18.MISIRLI.COM.TR FATİH KARAGÜMRÜK 15 2 11 2 -16 8

YAZARLAR