Bir gün bir Uygur çocuğu babasına sordu:
— Baba, "gönderdiğim" ne demek?
Babası derin bir nefes aldı, gözleri uzaklara daldı.
— Oğlum, bu kelime bizim en büyük acımızdır. Bizi doğduğumuz topraklardan koparıp Çin’in zindanlarına yolladıklarında, "gönderdiğim" dediler. Bizi birer yük gibi gönderdiler, gidenlerin çoğu geri dönmedi…
Uygur çocuğu başını eğdi. Şimdi anlıyordu. "Gönderdiğim" sadece bir kelime değildi. O, evladın annesinden koparılmasıydı. O, babaların sessiz feryadı, anaların bitmeyen gözyaşıydı. O, yurdundan sürülen bir milletin haykırışıydı.
Bugün birileri Uygurlar için adalet çağrısı yapıyor. ABD Dışişleri Bakanı Rubio “Tüm hükümetlere, koruma talep eden Uygurları Çin'e geri göndermemeleri çağrısında bulunuyoruz” diyor.
Ama unutma kardeşim, bu çağrılar senin için değil, Çin’e karşı bir hamle yapmak içindir. Seni kullanıp sonra unutacaklar. Afganistan'ı, Irak'ı, Suriye'yi hatırla! O ülkeler için de özgürlük demişlerdi. Ama özgürlük yerine ne geldi? Kan, gözyaşı, yıkım…
Sen güçlü olmalısın. Seni kimsenin piyonu yapmalarına izin verme. Bir gün sen de özgür olacaksın. Ama bunu başkalarına yaslanarak değil, kendi ayaklarının üstünde durarak başaracaksın. Kendi dilini, dinini, kimliğini yaşatarak başaracaksın.
"Gönderdiğim" kelimesini bir daha duymamak için, unutma: Güçlü olan, asla gönderilmez.
#deprem #yazık #Lazkiye #Colani #Esad #SiyahKalp #Prof. Dr. Engin ARIK#Enerji #FBvRFC #Tadic #Mourinho #Talisca #YisifTekinistifa #Ali Rıza Aldık #AdnanSuphanoğlu #İran