Emek bir işin yapılması için harcanan beden ve kafa gücü, çalışma olarak tanımlanır. Uzun, yorucu ve özenli çalışma anlamına da gelir.
Ayrıca emek, insanın, doğayı değiştirmek için gerçekleştirdiği bilinçli ve yararlı çalışma olarak da tarif edilir. Genel bir tanımlama ile; insanın üretime dönük bedensel ve zihinsel çabalarının ifadesidir emek. İnsanın beceri ve çabalarının niteliklerine göre çok çeşitli emek türleri vardır. Ancak teorik açıklamalarda emekten, sanki tek tür (homojen) bir üretim faktörü gibi söz edilir.
Fakat emek temelde iki ana bölüme ayrılabilir: Vasıflı emek ve vasıfsız emek... Birincisi belli bir eğitim ve yetiştirmeye bağlı özel emek türünü; diğeri ise özel bilgi, beceri gerektirmeyen emeği ifade eder.
Atalarımız; “Emeksiz yemek olmaz.” diyerek eğer bir nimete, güzelliğe erişilmek isteniyorsa başta onun zahmetini çekmek gerektiğini ifade etmişlerdir. Zahmete katlanmadan rahmete ulaşmayı beklemek beyhude çabadan ibarettir. Bununla bir şey elde etmenin o yolda harcanacak çabaya bağlı olduğu, gösterilecek gayret kadar sonuç elde edilebileceği anlatılmaya çalışılmıştır.
Sadi Şirazi, “Bostan” adlı eserinde güzel bir hikâye ile özetler emek vermenin ve çalışmanın önemini:
Bir derviş bir tilki gördü. Hayvancağızın hem eli hem ayağı yoktu. Derviş bu elsiz ayaksız tilkinin yaşadığını görünce, Cenab-ı Hakk’ın lütfuna hayran oldu: “Hem eli yok hem ayağı. Bu ne yapar ne yer ne içer?” diyordu.
Derviş bu düşünceye dalmışken bir de gördü ki bir çakal avlamış olan bir aslan geldi.
Aslan çakalın bir kısmını yedi, doydu. Kalanını bırakıp gitti. Onu da tilki yedi.
Tilki’nin rızkının ayağına gelişi dervişin gözünü açtı. “Mademki Cenab-ı Hakk tilkinin rızkını ayağına gönderiyor, benim rızkımı da gönderir. Çalışmama ne lüzum var? Bir köşeye çekileyim. Karınca gibi oturayım. Çünkü Cenab-ı Hakk nasip etmezse, aslan bile kuvvetine güvenerek yiyecek bulamaz.” dedi. Bir köşeye çekildi; “Rızkım Cenab-ı Hakk’ın gaip hazinesinden kendiliğinden gelir.” diye oturdu, murakabeye daldı.
Zavallı derviş bekledikçe bekledi. Yanına ne dost geldi ne düşman, bir taraftan yiyecek zuhur etmedi. Adamcağız jenk gibi bir deri bir kemik bir damar kaldı. Zayıf düştü, aklı fikri taştı.
Bu hâlde iken, bulunduğu mescidin mihrabından bir ses geldi: “Hey! Kalk, tembel adam! Kendini elsiz ayaksız tilkiye benzeterek ne oturuyorsun? Kalk, yırtıcı aslan ol! Öyle çalış ki, aslan gibi artık bırak. Artık yiyen aciz tilki gibi olma. Aslan gibi boynu yoğun iken, aciz bir tilki gibi oturan, başkasından yiyecek bekleyenden köpek daha iyidir. Haydi çalış, rızkını tedarik et! Hem sen ye hem de acizlere yedir. Sakın başkasının artığına göz koyma! Er gibi çalış, yorul, zahmet çek. Başkalarına rahat eriştir. Alçak insanlar gibi başkalarının emeklerini yeme!
Ey genç! İhtiyar fakirin elini tut. Ama elimi tutun diye kendini salıverme.”
Çalışmak, üretmek, aslan gibi olmak gerekir. Gündelik hayatımız gece ve gündüz olmak üzere iki bölümden oluşuyor. Yüce Allah kutsal kitabımız Kur’an-ı Kerim’de; “Uykunuzu bir dinlenme kıldık. Geceyi bir örtü yaptık. Gündüzü de çalışıp kazanma zamanı kıldık.” buyurarak gündüzün emek harcama vakti olduğunu, gecenin ise dinlenme amacıyla yaratıldığını bildirir.
Yine bu konuda Kur’an-ı Kerim’de; “Rahmetinden ötürü Allah geceyi ve gündüzü yarattı ki geceleyin dinlenesiniz, (gündüzün) O’nun fazlu kereminden (rızkınızı) arayasınız ve şükredesiniz.” buyurularak insanlar gündüz vakti çalışmaya teşvik edilir.
Hatta başka bir ayet-i kerimede çalışmanın kesintisiz olması gerektiğine dikkat çekilerek, bir işi bitirdiğimizde hemen başka bir işe koyulmamız tavsiye edilir. Yaşamak için çalışmak, emek harcamak gerektiği vurgulanır. Emek harcama işinin vasıfsız bir şekilde boşu boşuna bir şeylerle meşgul olmak yerine, bir alanda uzmanlaşarak vasıflı bir üretime dönüştürülmesi ise daha güzel olacaktır.
Milattan önce 1000’li yıllarda yaşamış olan Çinli ozan Kuan Tzu “Balık Tutmasını Öğretmek” isimli şiirinde şunları söylemektedir:
“Bir yıl sonrasını düşünüyorsan tohum ek,
Ağaç dik on yıl sonrası ise tasarladığın,
Ama yüz yıl sonrası ise düşündüğün, halkı eğit.
Bir kez ürün verir ekersen tohum,
Bir kez ağaç dikersen on kez ürün verir
Yüz kez olur bu ürün eğitirsen halkı.
Balık verirsen bir kez doyurursun halkı,
Öğretirsen balık tutmasını hep doyar karnı.”
Ünlü ozanın da ifade ettiği gibi emeğin eğitilmesi, şekillenmesi, bunun sonucunda üretimin de çeşitlenmesi gerekir.
Sevgili Peygamberimiz de “Allah, kişinin işini sağlam yapmasından hoşlanır.” buyurarak çalışmanın önemini vurgulamış ve akabinde “Hiç kimse kendi el emeğinin kazancından daha hayırlı bir yiyecek asla yememiştir” buyurarak emeğin önemini dile getirmiştir.
Emeğin önemini ifade eden Sevgili Peygamberimiz emekçileri de unutmamıştır. “İşçiye ücretini teri kurumadan önce verin.” buyurarak insanların emeklerinden faydalanıldığı zaman bunun karşılığının da tam olarak ve zamanında verilmesi gerektiğini ifade etmiştir.
Çünkü emek kesinlikle sömürülmemesi gereken kutsal bir değerdir.
Sağlıklı, mutlu ve huzurlu bir ömür dileklerimle efendim. Saygılarımla.
#Alpaslan Demir
İstanbul-30.05.2025
#Ankara1 #Esenlikler #Messi #Neymar #Sallandık #İzmir #Muğla #enflasyon #DİSK #Son2500İmza #Grev #Cemil Tugay #Asgari #Belediye #Geçmiş #İşçi #Yaya #Lokavt #Sendika #Başkan #Ukrayna #Rusya #Kürt #İsmail #enflasyon #Mayıs