Karısı elinde kahvelerin bulunduğu tepsi ile odaya girdiğinde belki de uydu alıcıdaki kanalları üçüncü defa turluyordu. Kumandayı sehpanın üzerine bırakarak kahvesini aldı, Melahat da kahvesini alarak Erol'un yanı başına oturdu. Birlikte kahvelerini yudumlamaya başladılar.
“Hanım, sana söylemem gereken bir şey var. Ben bir haftadır işsizim. Bakma öyle her sabah erkenden çıkıp gittiğime...” dediğinde Melahat'ın gözbebekleri şaşkınlıktan fırlayacak gibi oldu. Hiç de hissettirmemişti işsiz kaldığını. Karısının herhangi bir şey sormasına fırsat vermeden:
“Kendime bir an önce yeni bir iş ayarlamam lazım. Ama bu yaştan sonra ancak en iyi bildiğim işi yani reklamcılığı yapabilirim. O da sermaye gerektiren bir iş. Sen de biliyorsun, elde yok avuçta yok. Şöyle birilerinden bir miktar borç ayarlayıp bir dükkân tutsak diyorum. Sonrası Allah kerim.”
Melahat dikkatli bir şekilde Erol'u dinliyordu. Kocasının “bir miktar borç ayarlasak” cümlesi üzerine daldı gitti. Gerçekten de herhangi bir birikimleri yoktu. Tüm birikimlerini birkaç sene önce yaptırmış oldukları evlerine harcamışlar, hatta evin borcunun bir kısmını da henüz bitirememişler ve hâlâ ödemeye devam ediyorlardı. Bir süre sessiz bir şekilde oturdular. 
Melahat:
“Canım, istersen annem ile konuşayım. Emekli maaşı ile bir şeyler alıp bir kenara koyuyordu. Belki annemden en azından dükkân kirasını ödeyecek kadar borç alabiliriz.”
Erol, çaresiz bir şekilde evet anlamında başını salladı.
Yarım kalan bir hayat hikâyesi olamazdı. Yeniden ayağa kalkma zamanıydı. Zaman aceleciydi, işler ertelenemezdi. Ertesi gün beş cumhuriyet altını ile geldi Melahat. Erol da şehir merkezinde ana caddeye bakan dar bir sokakta, köhne, uzun yıllar kiralanmamış bir dükkân bulmuştu. Ana cadde üzerinde bir yer kiralamasına imkân yoktu. Kiralar ateş pahasıydı. Burada birkaç yıl idare edebilirlerse sonra daha büyük bir yere geçebilirdi. Hem reklamcılık yoldan gelip geçenlerin ayaküstü alışveriş yapacağı bir sektör olmadığı için ana cadde üzerinde olması çok da elzem değildi.
Ertesi gün işyeri sahibi ile buluştu. Konuşup anlaştılar. Yıllık kira bedelini ödeyerek anahtarı teslim aldı. Kayınvalidesinden emanet aldıkları altınları bozdurduğunda ancak kirayı ödemeye yetmişti. Evin bodrumunda atılı duran ahşap sediri de bir arkadaşının arabası ile yeni tuttukları işyerine taşıdı. Hanımı da büyükçe bir minder ve yastık vermişti. Onları da sedirin üzerine serince oturacak yeri hazırdı. En azından ayakta kalmayacak, gelen misafirlerine oturmaları için gösterecek bir yeri olacaktı. 
Dükkânda bunların haricinde hiçbir şey yoktu. Ne bir makina ne de el aletleri... Küçük parçaları kesebileceği bir maket bıçağı dahi bulunmuyordu. 
“Bismillah!” diyerek açtı dükkanını. İçeri girdi, sedirin üzerine oturdu. Uzun soluklu düşüncelere daldı. “Ya şimdi ne yapacağım?” sualleri içinde oturuyordu ki, arkadaşı Umut kapıda göründü. Aykut ile Erol arasında yaşananları bir yakını vasıtasıyla duymuş, Erol'un işyeri kiraladığından da mahalle bakkalında karşılaştığı Melahat’a sorunca haberdar olmuştu. Selam vererek içeriye girdi;
“Erol, babam! Sana şimdi bir kesme makinası lazım.” dedi. Erol:
“Umut abi, bende makina alacak para yok ki! Kaynananın altınlarını bozdurarak burayı zor tuttum. Makinayı hangi parayla alayım. Hele bir iki iş yapıp birkaç kuruş kazanayım. Daha makinadan önce almamız gereken çok şey var. İnşallah onları bir halledelim. Ondan sonra düşünürüz makina almayı.”
“Erol, babam! Sen o makinayı alıp onunla para kazanacaksın ki diğer ihtiyaçlarını da alabilesin. Para kazanamazsan ne malzeme alabilirsin ne de diğer ihtiyaçlarını. Hem bu makina nerede satılıyor? Kaç para? Sen bir araştır bakalım. Yarın sabah uğrarım. Hadi bana müsaade.” diyerek ayrıldı. 
Bir selamdan doğan umutla başladı ilk adımlar. Erol, cüzdanındaki kartları çıkardı, kontrol etmeye başladı. Önceki işyerinde tanışmış olduğu bir makina tedarikçisi vardı, onun kartını buldu ve numarayı tuşladı. Kısa bir görüşmeden sonra almayı düşündüğü kesme makinasının ve diğer lazım olacak alet edevatın fiyatlarını öğrendi. O günkü şartlarda kendisinin alması mümkün değildi. Elde yok avuçta yoktu.
Akşama kadar boş dükkânda, bir başına tahta sedirin üzerinde oturdu durdu. Kalkıp gitmeye ne gücü vardı ne de gideceği bir yer. Zar zor tuttuğu bu dükkân onun sığınağı olmuştu. Düşüncelerine yerleşen umutla öğrendiği makina fiyatı üzerinden hayallere dalıyordu. Ama öyle boş hayallerdi ki kendi kendine kızıyordu. “Olmayacak dualara âmin diyorsun.” diyerek söylendi kendine. Anlamsızlaşıyordu fikirlerine akan duyguları. Sonra toparladı kendini. Elbette rızkı veren Hüda’ydı ve o Yüceler Yücesinden umut kesilmezdi. Akşam hava kararmaya başladığında besmele ile işyerini kapatarak eve doğru yürümeye başladı. Her adımında kuruyan diline inat dualar ediyor, kendisine bir kapı açması için Allah’a yakarıyordu.
Ertesi sabah Umut erkenden yanına geldi. Hoş-beş muhabbetten sonra makinanın fiyatını öğrenip öğrenemediğini sordu. Erol da tedarikçiden edindiği bilgiyi paylaşınca, cebindeki kredi kartını çıkararak Erol'a uzatıp;
“Al babam şunu, hemen git makinayı al. Ödemeyi de takside böldürürsün. Kazandıkça taksit taksit ödersin. Böyle boş dükkânı beklemekle reklamcı olunmaz. Makina çalışacak ki sen üreteceksin. Sen üreteceksin ki eksiklerini, ihtiyaçlarını alasın. Bu atölye böyle kurulur.” dediğinde Erol, sevinçle arkadaşına sarılarak teşekkür etti.
Dostluk öyle lafla olmuyordu. Dilin kemiği yok ama yüreğin bükülmez adamlığını taşıyanlarda var olan işte o dostluktu. Söylenmez söyletilirdi. İşte o dostluğun adamlığı ihtiyaç anında ortaya çıkmış, en büyük desteği vermişti.
Erol, uzun yıllardır arkadaş olduğu Cengiz’i arayarak durumunu anlattı. Makina almak için komşu vilayete gidip gidemeyeceklerini sordu. Cengiz, bugün için meşgul olduğunu ama yarın sabah erkenden yola çıkabileceklerini söyledi. Alacakları makinayı Cengiz’in arabası ile getirebilecek, böylelikle nakliye masrafından ve zahmetinden de kurtulacaktı. Kul darda kalınca uzanan ellerde paylaşılıyorsa sıkıntılar ve çareler bereketleniyorsa, uzanan el dostun değil, Hakk’ındı.
Ertesi sabah, Cengiz ile komşu şehirdeki firmaya ulaştılar. Burası bir makina toptancısı idi. Çeşit çeşit kesim ve baskı makinaları mevcuttu. Makinalar kadar fiyatlar da çeşitliydi. Erol kendi işine en uygun olanı seçti. Fiyatta anlaşarak arabaya yüklediler. İş ödeme kısmına gelmişti. Kredi kartını uzattığında işyeri sahibi;
“Gardaş, biz nakit çalışıyoruz. Kredi kartı kullanmıyoruz.” dedi. 
Duyduğu söz Erol’un beynine balyoz gibi çakıldı. Beş kuruş nakit parası yoktu, üstelik kredi kartını da emaneten bulmuştu. Titreyen elinde kalmıştı kredi kartı. Şimdi ödemeyi nasıl yapacaktı. Makinayı da arabaya yüklemişlerdi bir kere. İşyeri sahibine;
“Abi, makinayı de arabaya yükledik. Senin tanıdığın bir yer falan yok mu? Kartı oradan çektirsek de sen sonra oradan alsan.” dediğinde işyeri sahibi İsmail Usta;
“Gardaş, makinayı aldınız. Hayırlı olsun. Şimdi varın gidin. Nasıl olsa bir gün gelir ödersin. Sende alacağım kalmaz. Şimdi git, işine başla. Müsait olduğun zaman da paramı getir.” dediğinde Erol ne diyeceğini bilemedi. 
Sadece telefon aracılığı ile tanıştığı birisi oldukça pahalı olan bir makinayı beş kuruş almadan teslim ediyor, senet sepet yapma ihtiyacı duymadan; “Parasını sonra getirir ödersin.” diyordu. 
Erol, İsmail Usta’ya teşekkür ederek; 
“Allah nasip ederse haftaya bir miktar malzeme almaya geleceğim İsmail abi. Paranı o zaman getiririm.” dedi. 
“Benim sizde param kalmaz. Hem seninle daha çok alışveriş yaparız biz. Şimdi sağlıcakla git ve işine bir başla hayırlısıyla.” diyerek elini uzattı İsmail Usta. Karşılıklı tokalaşarak iş yerinden ayrıldılar. Memleketin yolunu tuttuklarında buruk bir sevinç yaşıyordu yüreğinde.
Erol makinayı dükkâna kurdu ve çalışmaya başladı. Ufak tefek işler de gelmeye başlamıştı. İki gün sonra Umut geldi ziyaretine. Yeni alınan kesme makinasının başında Erol’un çalıştığını görmüş çok mutlu olmuştu. Makinayı nasıl aldığını sordu.
“Umut abi, senin kartı kullanamadık. Makinayı aldık ama adama beş kuruş ödeme de yapmadık. Önümüzdeki hafta parayı ödemem lazım. Bunu nasıl hallederiz bilemiyorum.”
“Hemen ümidini yitirme. Benim komşu Ahmet var. Büyük bir esnaf. Kredi kartı ile işlem yapıyor. Hem bildiğim kadarıyla bizim bankanın kartına da on taksit yapan bir kampanyası var. Ondan rica ederiz. Kart ile oraya çektirir, parayı götürüp firmaya ödersin. Kartı da taksit taksit yorulmadan ödersin.” 
Bir hafta sonra parayı hazırlayarak makina aldığı İsmail Usta’nın yolunu tuttu Erol. Hem borcunu ödeyecek hem de bir miktar daha malzeme alacaktı. Yol boyunca, hiç tanımadığı bir makina tedarikçisi ve önceki işyerinde çalıştığı süreçte tanıştığı Umut’un kendisine gösterdiği destek ve yardım ile yıllarca yanında çalıştığı Aykut’un anlam veremediği davranışlarını düşünüyordu. Düşündükçe de bir sonuca varamıyor, kendi kendine konuşuyordu; 
“Büyükler boşuna dememişler; ‘Rızkı veren Hüda’dır, yegâne umut kapısı O’dur. Allah’tan umut kesilmez.’ diye. Sana sonsuz şükürler olsun Allah’ım. Bugünümüzü aratma bizlere.”
İsmail Usta’nın yanına vardığında ilk olarak makinanın ücretini ödemek istedi. Parayı uzattığında İsmail Usta:
“Gardaş, sen henüz yeni işyeri açtın. Elin sıkışıktır. Paranın hepsini verme istersen. Ufak tefek ihtiyaçların varsa onları alırsın. Elin bollaştığında da getirir ödersin.” diyerek Erol’un uzattığı paranın tamamını almak istemedi. 
İsmail Usta’nın bir hafta içindeki bu ikinci jestine şaşıran Erol içinden; “Allah’ım yıllarca yanında çalıştığım, en yakın arkadaşım bildiğim Aykut’un yaptığına bak; ilk defa ticaret yaptığım ve beni hiç tanımayan insanın yaptığına bak.” diye geçirdi. Sonra İsmail Usta’ya dönerek:
“İsmail abi. Allah razı olsun. Sen yeterince idare ettin beni. Bu makinanın parasını al. Dükkânın ihtiyacı olan ve almayı düşündüğüm birkaç parça eşya var zaten. Onları alayım ücretlerini de bir dahaki gelişime vereyim o zaman.” diyerek makinanın parası ile birlikte gelirken hazırladığı ihtiyaç listesini uzattı. 
İsmail Usta kısa sürede listedeki malzemeleri hazırlayarak Erol’u yolcu etti.
Erol, işyerinde düzenini kurmuş, gelecek siparişleri yetiştirecek kadar malzemeyi de İsmail Usta sayesinde alıp raflarına koymuştu. Şöyle bir dönüp dükkâna bakarak; 
“Daha bir hafta öncesine kadar kuru bir sedirden başka bir şey yoktu. Şimdi ise her şeyim var hamdolsun. Allah’ım bu dar günümde yanımda olan dostlarıma sen daha bereketli kazanç nasip eyle.” diye dua etti. 
O gün kendisini çok mutlu hissediyordu. Artık ona ait bir işyeri vardı. Evinin nafakasını buradan karşılayacaktı. Son birkaç gündür ufak tefek siparişler de gelmeye başlamıştı. Kısa süre önce Aykut’la yaşadığı olumsuzlukları tamamen unutmasa da bu yaşananlar sayesinde bir dükkân sahibi olmuştu. Hani denir ya; “Nice şer bildiğiniz şeylerde ne hayırlar gizlidir, bir bilebilseniz.” diye. Ona güzel bir örnekti Erol’un yaşadıkları.
Hayat insana bildiğini değil bilmediklerini anlatırmış. Kimisi anlar kimisi anlamazmış. Erol’a da dualarla tutunduğu hayatın işsiz kalmakla sona ermediğini, yeni doğan her günün bir umut olduğunu, adı Umut olan dost eliyle anlatmıştı. Dükkânını kapatarak yola koyuldu. Manavdan taze meyveler aldı, uzun zamandır bir ekmek bile götüremediği evine. Köşedeki büfeden çerezleri de ekleyerek, sıcak bir aile muhabbetine hazırlık yaptı.
Akşam eve döndüğünde sevinci ve mutluluğu gözlerinden okunuyordu. Onu bu derece mutlu gören karısı;
“Erol, seni son günlerde hiç böyle mutlu görmemiştim.” dedi. 
Bunun üzerine Erol;
“Hanım boşuna dememişler; ‘Şer bildiğiniz işlerde hayır vardır.’ diye. Bundan on beş yirmi gün önce işsiz kalmıştım. Ne yaparım ne ederim diye kendi kendime kara kara düşünüyordum. Allah, dostların yokluğunu göstermesin. Onların desteği sayesinde şimdi bir dükkân sahibi oldum. Artık kendi işimin patronuyum. Ben mutlu olmayayım da kim olsun.  Dedem rahmetli sürekli; ‘Mevla görelim neyler, neylerse güzel eyler. Rızkı veren Hüda’dır evlat, bunu sakın aklından çıkarma. Allah kulunu darda koymaz, bir kapıyı kapatırsa bir kapıyı mutlaka açar.’ derdi. Yarattığı her canlının rızkını veren Yüce Rabbim çok şükür bizi darda koymadı.” diyerek eşine sarıldı. 
Melahat kollarını Erol’un beline dolayıp; “Çok şükür. Allah’ıma binlerce şükür. Allah bugünlerimizi aratmasın.” diyerek sımsıkı sarıldı. 
Erol da eşine sımsıkı sarılarak; “Her duada sabır, her sabrın sonunda şükür vardır. Rızkı veren Hüda’dır.” dedi. 
Göz göze geldiler. Geçen yıllara inat gelecek günlere umutla bakan gözler âdeta konuşmadan anlaşıyordu.

#Alpaslan Demir
İstanbul-24.10.2025

alpaslandemi@gmail.com

 

#TaşacakBuDeniz #sallandık #Kürt #YeterKademeyiVerin #insaniçözüm #ÇağlayanAdliyesi #GenelBaşkanımız #SteveBannon #Aziz #Deniz #Fenerbahçe

#Çağlayan Adliyesi #Türkiye'den #Pakistan #Tele 1 #Hüseyin Gün #Hira #Kürt #Real Madrid-Barcelano #Galatasaray-Göktepe #Onana 


BİR HİKÂYE- BOŞ DÜKKÂN Geçen Haftanın Devamı…

......

Araştırmacı Yazar-Alpaslan DEMİR

24.10.2025 09:00:00

Traktör Şazi'nin maçları TRT'de yayınlansın mı?


Evet 261 Kişi
% 97,02
Hayır 8 Kişi
% 2,97

Fenerbahçe Arsavev, 10'da 10'la Zirveye Göz Kırptı.

Arda Turanlı Shakhtar zirveye koşuyor: Dinamo Kiev’i 3-1 yendi

Fenerbahçeli basketbolcu sözleşmesini tek taraflı feshetti: Kulüp yasal süreci başlattı

Sadettin Saran Üç Yıldıza “Güle Güle” Demeye Hazırlanıyor

A Milliler sahneye çıkıyor: 2026 Dünya Kupası yolunda kritik üç sınavın tarih ve saatleri açıklandı

Türkiye, İsrail’i 10-3 mağlup ederek Avrupa Şampiyonu oldu

Fenerbahçe’de Ederson Şoku! Oynayamazsa 3. Kaleci Tarık Çetin Kaleyi Koruyacak

Muhteşem Başarı: Muhammed Furkan Özbek’ten Dünya Rekoru ile Gelen Dünya Şampiyonluğu!

Rus sporcular Gence'deki açılış törenini boykot mu ediyor?

Son Dakika: Yusuf Ayçiçek Al-Hilal’de

LİG TABLOSU

Takım O G M B Av P
1.GALATASARAY A.Ş. 14 10 1 3 20 33
2.FENERBAHÇE A.Ş. 14 9 0 5 18 32
3.TRABZONSPOR A.Ş. 14 9 1 4 13 31
4.GÖZTEPE A.Ş. 14 7 2 5 10 26
5.SAMSUNSPOR A.Ş. 14 6 1 7 7 25
6.BEŞİKTAŞ A.Ş. 14 7 4 3 7 24
7.GAZİANTEP FUTBOL KULÜBÜ A.Ş. 14 6 4 4 -1 22
8.KOCAELİSPOR 14 5 6 3 -3 18
9.RAMS BAŞAKŞEHİR FUTBOL KULÜBÜ 14 4 6 4 3 16
10.CORENDON ALANYASPOR 14 3 4 7 -1 16
11.TÜMOSAN KONYASPOR 14 4 7 3 -4 15
12.ÇAYKUR RİZESPOR A.Ş. 14 3 6 5 -6 14
13.HESAP.COM ANTALYASPOR 14 4 8 2 -11 14
14.KASIMPAŞA A.Ş. 14 3 7 4 -7 13
15.İKAS EYÜPSPOR 14 3 8 3 -8 12
16.ZECORNER KAYSERİSPOR 14 2 6 6 -17 12
17.GENÇLERBİRLİĞİ 14 3 9 2 -7 11
18.MISIRLI.COM.TR FATİH KARAGÜMRÜK 14 2 10 2 -13 8

YAZARLAR