Bugünkü modern dünyanın kolaylıkları, sorunları, belirsizlikleri bilimin sonucudur. Bilimde ilerlemenin temel koşulu ise merak, hayal gücü, şüphecilik ve sorgulamadır. İnsan türü bu üçüne sahip olmasaydı doğadaki değişim kanunlarının bize getireceği sürprizlerle yaşamaya devam edecektik.
Bilim, yaşamı kolaylaştırmakla kalmadı. İnsan ömrünü de uzattı. Evreni tanımamızı sağladı. Evrenin sonsuz olanaklarından nasıl yararlanacağımızın yollarını gösterdi. Bütün bu gelişmeler mücadelerle geçti. Bilimi savunan ve bilimsel düşünceyle hareket eden insanlar tarih boyunca bedel ödedi ve halen ödemeye devam ediyor.
Dolayısıyla bilim hiçbir zaman özgür olmadı. Farklı ideolojiler zaman zaman bilimi kontrol altına almak kendi dünya görüşlerine uygun teoriler üretmek için “bilim insanı kılığındaki” palyaçoları kullandı. Bunların arkasında iktidar gücü ve din öğeside yer aldı.
Bilimin esaretini iki örnek vereceğim.
Sovyetler Birliğinde Stalin döneminde tarım biyoloğu olan Trofim Lysenko bunun en çarpıcı örneğidir. Lysenko, “bitkilerin sonradan kazandıkları özelliklerin kalıtım yoluyla sonraki kuşaklara aktarılabileceğini savunuyordu. Lsenko bir palyaço gibi davranarak o güne kadarki genetik biliminin teorileriyle çelişen düşüncelerini Stalin’e kabul ettirmişti. Temel amacı Sovyetlerin gıda üretimini arttırmak olsa da izlediği yöntem genetik bilimine uygun değildi. Hatta bir adım öteye giderek türlerin rekabetini sınıf mücadelesine benzeterek kültür bitkilerinin daha sık ekilmesiyle sınıf dayanışmasının gelişeceğini böylelikle daha yüksek verim alınacağını ileri sürmüş ve çalışmalar yapmıştı. Sık ekilen kültür bitkileri sınıf dayanışması benzeri “tür dayanışması” gösterecek böylece daha güçlü olacaktı. Buna “Türlerin Yaşama Yasası” adını verdi.
Lysenko’nın bu bilim dışı düşüncelerinin arkasında Sovyetlerin o günkü lideri Stalin ve politbüro bulunuyordu. Oysa Stalin ve Lsenko’dan önce Sovyetlerin ünlü genetikçisi Nikolai Vavilov’un kardeşi Sergey İvanoviç Vavilov Türkiye’ye gelerek Anadolu’da bulunan kültür ve yabani hububat tohumlarından zengin bir gen bankası oluşturmuştu. Ancak Lysenko palyaçoluğu, dalkavukluğu veya yalakalığı, adını ne derseniz deyin, sonucu Tarım Bilimleri Akademisinin tek söz sahibiydi. Lysenko için genetik; “proletaryaya hakaret eden bir burjuva disiplini, gen sahte idealist bir parçacıktı.“ Nitekim bu düşünce Büyük Sovyet Ansiklopedisinin ikinci cildine girme başarısına ulaşmıştı.
Lysenko, 1948’de Tarım Bilimleri Akademisinin düzenlediği kongrede sunduğu “Sovyet Biyolojisi Üzerine Rapor” başlıklı bildirisinin sunumunda; “İlerici biyolojinin bilim olarak gelişmesini insanlığın iki büyük dâhisi, Lenin ile Stalin’e borçluyuz” diyecek kadar yalakalaşmış ve büyük alkış ile birlikte Stalin tarafından takdir edilmişti.
Bilimin esaretine Newton’la devam edelim. 1931 yılında İngiltere’de düzenlenen “İkinci Uluslararası Bilim ve Teknoloji Tarihi Kongresi’nde” Newton’un temel eserinin büyük bir bilimsel deha ve bilimin iç mantığının bir ürünü olmadığını, 17. Yüzyıl İngiltere’sinin toplumsal ve ekonomik koşullarının bir sonucu olarak ortaya çıktığını, gerçekte Newton’un Britanya burjuvazisinin ihtiyaçlarını karşıladığı öne sürülüyordu. Tabi bunu öne sürenler Stalin döneminin “bilim” insanlarıydı.
Buna benzer birçok örnek Hitler Almanya’sı başta olmak üzere “tek adam” rejimlerinin yaşandığı farklı ideolojik düşünceye sahip birçok ülkeden örnek verilebilir.
Bilimin ve bilim insanının esareti geçen yüzyılda kalmadı. Günümüzde bilim sadece “tek adam” rejimleri tarafından değil, biyoteknoloji alanı başta olmak üzere, dünyaya egemen küresel şirketlerin esareti altında.
Modern ve zengin dünyada bilimi küresel şirketler esir almışken Afrika ve Ortadoğu gibi coğrafyalarda ise iktidarı elinde bulunduran oligarşik sınıf veya “tek adam” esareti devam etmekte. Aralarındaki fark ise küresel şirketler için bilimi esaret altına almanın gerekçesi parayken “tek adam” rejimlerinin gerekçesi ise iktidarlarını sürdürme isteği.
Stalin döneminde neyin bilimsel olup olmadığı kararını Komünist Partisi verirken “tek adam” rejimlerinde partiye gerek duyulmuyor.
Sonuç olarak bilim tarihi ideolojiler ve güç sahipleri bilimi esaret altına alma çabalarıyla devam ediyor. Ama her şeye rağmen sonunda yine bilim kazanıyor. İdeolojiler zaman içerisinde tarihin çöplüğünde yok olurken bilim kendini sürekli yenileyerek var olmaya devam ediyor.
#SON DAKİKA #Berkay #Milli Savunma Bakanlığı #Devlet Bahçeli #Öldü #KadirGecesi #ODTÜablukada #Pukachu #Amin #Yasin Kol #hayırlıkandiller #MahmutTanal #Kitap #Kahve #Yapay #İsrail #Yerli #İmam #Rümeysa Öztürk #Hayırlı #Rabbim #Amin