9102,02%-1,02
39,66% 0,14
45,74% 0,17
4272,58% -0,42
6910,88% 0,00
Suriye’de 2011 yılında başlayan halk hareketi, yalnızca bir siyasi başkaldırı değil, aynı zamanda halkların onur mücadelesiydi. Bu devrim, farklı etnik ve mezhebi kimliklere sahip milyonların ortak sesini taşıdı. Bu sesin içinde, bir millet sessiz ama kararlı bir şekilde öne çıktı: Türkmenler. Yüzyıllardır Suriye topraklarında yaşayan, bu toprakları vatan bilen, her savaşta ön saflarda yer almış Türkmenler, devrimle birlikte bir kez daha kaderin ön cephesine yürüdüler. Onlar için bu mücadele ne sadece Arap Baharı’nın bir parçasıydı ne de geçici bir siyasal ayaklanma. Bu, asıl vatan bildikleri topraklar için verilen bir can mücadelesiydi. Türkmenler, vatan sevgisini etnik kimliklerinin üzerine çıkarmış, Suriye’nin bütün halklarıyla birlikte özgürlük uğruna canlarını feda etmişlerdi.
Suriye devriminin en çetin, en karmaşık yıllarında halkın içinden bir adam çıktı. Ne saraylarda büyüdü, ne siyasi çevrelerin içindeydi. O, Halep’in kuzeyinde yer alan küçük bir Türkmen beldesi olan Mare’de doğmuş, sade bir yaşam sürmüş bir tüccardı. Ama kader, onu sadece bir baba ya da bir esnaf olarak bırakmadı. Onu, zulme karşı direnişin sembolü yaptı. O, halkının ona verdiği isimle “Hacı Mare”, tarihin kaydettiği ismiyle Abdülkadir Salih’ti.
Bir Tüccardan Komutana
1979 yılında dünyaya gelen Abdülkadir Salih, hayatını ailesine ve halkına adamış bir isimdi. Mare çarşısında gıda ve bakliyat ticaretiyle uğraşır, kazancını onuruyla kazanırdı. Aynı zamanda İslamî ilimlerle meşgul, halkına vaazlar veren, sohbet meclislerinde gönüllerde taht kurmuş bir isimdi. Evliydi, beş çocuk babasıydı. Onun için aile, inanç ve halkı arasında ayrım yoktu; hepsi aynı çizgide birleşiyordu.
Barut Kokulu Bahar
2011’de Suriye’nin güneyinde, Dera’da başlayan halk hareketi kısa sürede ülke geneline yayıldığında, Abdülkadir Salih için artık ticaretin değil, direnişin zamanı gelmişti. Rejim güçlerinin barışçıl göstericilere mermi yağdırdığı günlerde, o ve arkadaşları özgürlük için silaha sarıldı. Mare’de ilk silahlı direniş birimlerinden birini kurdu. Bu kıvılcım kısa sürede büyüdü ve “Livaü’t-Tevhid” (Tevhid Tugayı) doğdu.
Tevhid Tugayı, Halep ve çevresinde kısa sürede büyük bir etki yarattı. Azez, Cerablus, El Rai gibi bölgelerde rejim güçlerine karşı önemli kazanımlar elde etti. Ancak Abdülkadir yalnızca bir askeri lider değildi; o, bu hareketin ruhuydu. Kazancını silah arkadaşlarına harcadı, cephede her zaman en önde yer aldı. Komutanlık makamını bir unvan değil, bir sorumluluk olarak taşıdı.
Halep’in Umudu, Direnişin Yüzü
2012-2014 arasında Tevhid Tugayı, Halep’in en güçlü muhalif yapısı hâline geldi. Abdülkadir Salih, Halep’in sokaklarını, ruhunu, toplumsal yapısını çok iyi tanıyordu. Bu da ona önemli bir stratejik üstünlük sağladı. Farklı muhalif gruplar arasında köprüler kurmaya çalıştı. Hedefi yalnızca Beşşar Esed rejiminin yıkılması değil; özgür, adaletli ve halkın tüm kesimlerinin temsil edildiği yeni bir Suriye’ydi.
Kendisinin şu sözleri, bu hayalini özetliyordu:
“Beşşar sonrası Suriye, tüm halkların devleti olacak.”
“Ya Onurumuzla Ya Şehadetle…”
Rejim, onun bu etkisinden ciddi şekilde korkuyordu. Halep’in düşmesi, rejim için Şam’ın kapısının açılması demekti. Bu nedenle, Abdülkadir Salih’in başına 200 milyon dolar ödül kondu. Defalarca suikast girişimine uğradı, yaralandı ama hiçbirinde geri adım atmadı.
Bir gün, etrafına bomba düştüğünde şöyle demişti:
“Uçaklardan üzerimize atılan bombalardan korkmuyoruz. Herkesin bir eceli var.”
Ancak 14 Kasım 2013’te, Halep’teki Tevhid Tugayı karargâhı rejim uçaklarının varil bombalı saldırısına uğradı. Komutanların toplantı hâlinde olduğu bu saldırıda Abdülkadir ağır yaralandı. İki gün süren yaşam mücadelesinin ardından, 16 Kasım’da şehadet şerbetini içti.
Ardında Kalan Miras
Abdülkadir Salih, sadece bir askeri lider değil; halkın içinden çıkmış, halkla birlikte savaşan, halkı için canını feda etmiş bir adamdı. Onun ardından sadece bir tugay değil, binlerce yürek yetim kaldı.
Silah arkadaşları onun için şöyle dedi:
“Komutan değil, kardeşimizdi. Önümüzde duran bir dağdı. Hepimiz onun gölgesinde savaştık.”
Halk ise şu ağıtla yâd etti onu:
“Şehidimiz gitti, cennete gitti.
Aşağılık katlin oğlu Beşşar halkımı öldürdü.
Ey anneciğim üzülme. Bu dünyada rahat yok.
Ya onurumuzla yaşayacağız, ya da şehadete ulaşacağız.”
Türkmen Olmak, Onurla Yaşamak
Abdülkadir Salih belki Türkmence konuşmuyordu. Ama yüreği Türkmendağı kadar yüksek, ruhu Anadolu kadar asil, inancı Şam kadar direngen ve kadimdi. Kimliğini kandan değil, değerlerinden alan bir liderdi. Türkmen halkı için, Suriye halkı için, bütün mazlum halklar için bir umut oldu.
Bugün onun hatırası yalnızca bir kahramanın anısı değil; o, mazlumların zalime karşı yazdığı onurlu direnişin simgesidir.
⸻
Hakkında Ne Dediler?
“Ya özgürlüğe yürürüz, ya da onurumuzla ölürüz! İşte bu direnişin içinden çıkan Abdülkadir Salih, günümüz nesillerine ciddi bir örneklik sundu.”
— Ramazan Kayan (İlahiyatçı Yazar)
“Abdülkadir Salih, sağlam akide ve mütevazı bir duruşun timsaliydi. Hayatını şehadetle taçlandırdı.”
— Muharrem Güneş (Mavi Marmara Gazisi)
“Kahramanlar ölmez, hatıraları silinmez. Abdülkadir Salih, halkının sesi, özgürlüğün nefesiydi.”
— Tülay Gökçimen (Yönetmen)
“O, bu çağın özgürlük türküsüdür. Mücadeleyle güzelleşen bir ömürdür.”
— Demet Tezcan (Aktivist Yazar)
“Röportaj yapmaya gittik, 26 saat sohbet ettik. Şehit olduğunda artık binlerce kişilik bir orduya liderlik ediyordu.”
— Fatih Tezcan (Gazeteci Yazar)
Şehit Abdülkadir Salih, bir çağın şahitliğini sırtlanmış, halkına şerefli bir iz bırakmıştır.
Onun gibi insanlar öldüğünde değil, unutulduğunda kaybedilir.
Unutulmasın ki, bir halkın onuru, hatıralarında saklıdır.
Suriye devrimi, sadece şehirlerin yıkıldığı, halkların göç ettiği bir trajedi değil; aynı zamanda yeni bir milli bilinç ve aidiyet ruhunun doğduğu bir imtihandı. Türkmenler, bu imtihanda hem kendi kimliklerini korudular hem de vatanın bütünlüğü için mücadele ettiler. Onların fedakârlığı, herhangi bir etnik grubun dar sınırlarına hapsedilemez. Çünkü Türkmenler, canlarını sadece kendi soydaşları için değil; Halep’in, Humus’un, Şam’ın ve Lazkiye’nin özgürlüğü için verdiler. Onların şehitleri, Suriye’nin şehitleri; onların hikâyesi, bu devrimin ortak hafızasıdır.
Bugün hâlâ mücadele devam ederken, Türkmenlerin yazdığı bu destan, vatan sevgisinin, inancın ve adanmışlığın ne denli derin olabileceğini gösteriyor. Onlar, devrimde sadece yer almakla kalmadılar; bir halkın direnişine yön veren vicdan ve istikamet oldular. Bu mücadele, Suriye’nin tüm halkları gibi Türkmenlerin de ebediyen hatırlanması gereken bir onur sayfasıdır.
Dr.Muhtar Fatih BEYDİLİ
#AbdulkadirSalih
#HacıMare
#SuriyeDirenişi
#TevhidTugayı
#HalepDirenişi
#ŞehitKomutan
#TürkmenKahramanı
#SuriyeDevrimi
#Özgürlükİçin
#ZulmeKarşıDireniş
#ŞehitlerÖlmez
#OnurMücadelesi
#MücadeleRuhu
#ŞehitAbdulkadir
#SuriyeTarihi
#DirenişinSembolü