9102,02%-1,02
39,66% 0,14
45,74% 0,17
4272,58% -0,42
6910,88% 0,00
Son günlerde Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed Şara’nın T.C. Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan ve Trump ve Kral Selman ve Katar Emîri Şeyh Temim bin Hamad El Sani'yi Birleşik Arap Emirlikleri'nin (BAE) fiili lideri Abu Dabi Veliaht Prensi Şeyh Muhammed bin Zayed Al Nahyan, Bahreyn Kralı Hamad bin İsa El Halife ve Fransa Cumhurbaşkanı Macron, gibi isimlerle yaptığı görüşmeler üzerinden koparılan fırtınalar, aslında bize bir gerçeği tekrar hatırlatıyor: Devletleşme iddiası taşıyan bir yapının lideriyseniz, dünyanın her ucu ile temas kurmak zorundasınız. Bu, ahlaki ya da duygusal bir tercihten ziyade, reel politik bir zorunluluktur.
Trump’tan Şara’ya övgü:
ABD Başkanı Donald Trump, Suudi Arabistan’ın başkenti Riyad’da Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed Şara, Veliaht Prens Muhammed bin Selman ile birlikte katıldığı ve Başkan Recep Tayyip Erdoğan’ın da online olarak bulunduğu toplantının ardından Şara ile ilgili konuştu. Şara ile görüşmesinin “harika” olduğunu söyleyen Trump’ın Suriye liderini "Genç, çekici bir adam, sert bir adam. Güçlü bir geçmişi, çok güçlü bir geçmişi var. O bir savaşçı" diye tanımladığı sözleri gündeme damga vurdu.
Şimdi Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed Şara bugün fiilen bir yapının başındaysa ve o yapı Suriye’de milyonlarca insanın kaderine etki ediyorsa, onun uluslararası aktörlerle görüşmesini sıradışı ya da ihanet olarak yorumlamak siyasi saflık olur. Suriye gibi 30 milyona yaklaşan nüfusa sahip, derin bir tarihî miras taşıyan, çok katmanlı bir coğrafyada yönetime talip olan birinin sadece ideolojik bağlılıklarla ayakta kalması mümkün değildir. Devletleşme ve ayakta kalma mücadelesi, çok yönlü ilişkilerle yürütülür.
Unutulmamalı ki, Colani ya da Şara gibi figürler, Taliban gibi köklü bir medrese yapısından ya da Hamas gibi güçlü bir toplumsal tabandan gelen yapılar değil. Ne geçmişten devralınmış bir örgütsel altyapıya ne de sosyolojik derinliğe sahip bir teşkilat söz konusu. Bu hareket, devrimin kaotik ortamında bir araya gelen, farklı eğilimlerden insanların oluşturduğu bir yapıdır. Dolayısıyla ayakta kalabilmek ve varlığını sürdürebilmek için dış aktörlerle görüşmeler yapması kaçınılmazdır.
Ancak asıl mesele, bu görüşmelerin amacı ve sonucu ile ilgilidir. Eğer bu temaslar, yapıyı halkın iradesi doğrultusunda kurumsallaştırmak, halkın taleplerini uluslararası alanda savunmak amacıyla yapılıyorsa, bu meşrudur. Fakat eğer bu görüşmeler, bağımsız iradeyi tasfiye etmek, yapıyı dış güçlerin taşeronu hâline getirmek amacı taşıyorsa, işte o zaman eleştiri yerini bulur.
Bu noktada unutmamız gereken en temel şey şudur: Suriye’nin geleceği, tek bir şahsın, bir liderin, bir görüşmenin ya da bir örgütün geleceği değildir. Esas olan Suriye halkının iradesidir. Halk ne istiyor? Nasıl bir yaşam sürmek istiyor? Hangi değerlerle yönetilmek istiyor? Bu sorulara verilen cevaplar, Suriye'nin geleceğini belirleyecek esas unsurlardır. Tüm faturaları tek bir şahsa kesmek kolaycılık olur; halkın tercihini, beklentisini ve fedakârlığını görmezden gelmemeliyiz.
#Suriye #Şara #Suriye Türkmen Cephesi#Taliban
#Google #Barinajans
#Suriye #Suriye Türkmen Cephesi #Şara
#Google #Barinajans #Hasan Barın
#TerörsüzTürkiye #Lozan #SilahBırak #Sallandık #Aygün #Meloni #deprem #Dünya #Süleymancılar #Hayırlı Cumalar #Eylül #Ömer Günel #KüreselLiderErdoğan #Kuşadası Belediyesi #Arap #Mahmut Uslu #Kürşad Zorlu #İsmail #AffetTürkiyem #Biz Birlikte Türkiyeyiz #190MilyarGelirVar #AynıYaşFazlaPrimFark17Yıl #Geçmiş #Seninleyiz Reis