Hamaneyi'nin Tarih Çarpıtması: Tebriz’den Ankara’ya Türk Dünyasını Hedef Alıyor

Gazeteci, Araştırmacı: Mesut HARAY 

İran dini lideri Ayetullah Ali Hamaneyi, son konuşmasında, “Bazı durumlarda, başkentte yaşayanların beceriksizliği yüzünden Çarlık veya Osmanlı devletlerinin görevlileri Azerbaycan’ın bazı bölgelerine, hatta Tebriz’in kendisine bile hâkim oldular. Ancak düşmana karşı direnerek ve sabır göstererek onu kaçmaya mecbur eden, Tebriz halkının kendisi oldu,” dedi. Yüzeyde tarihsel bir hatırlatma gibi görünen bu sözler, aslında daha derin ve stratejik bir amaca hizmet ediyor: Türkiye ile Güney Azerbaycan Türklüğünün arasını açmak ve Türk dünyasının birleşmesini engellemek.

Hamaneyi, konuşmasında Osmanlı devletini özellikle hedef alarak, Osmanlı ile Safevi devleti arasındaki savaşları öne çıkarmaya çalışıyor. Oysa bu savaşlar, dönemin siyasi ve jeopolitik dengeleri çerçevesinde gerçekleşmiş olup, iki büyük Türk devletinin güç mücadelesiydi. Hamaneyi’nin bu vurgusu, sadece Osmanlı ve Çarlık Rusyası’nın işgalinden bahsetmekle sınırlı kalmıyor; aynı zamanda Osmanlı ile Safevi çatışmalarını günümüze taşıyarak tarihsel düşmanlıklar yaratmayı amaçlıyor.

Hamaneyi, Osmanlı’yı “işgalci” olarak tanımlayarak, İran'da yaşayan 40 milyon Güney Azerbaycan Türkü ile Türkiye’nin arasındaki bağı zayıflatmayı hedefliyor. Bu tarih okuması, Osmanlı ve Safevi devletleri arasındaki güç mücadelesini çarpıtarak, Güney Azerbaycan Türkleri ile Türkiye arasında güvensizlik oluşturmayı amaçlıyor.

Osmanlı ve Safevi savaşlarını özellikle öne çıkararak tarihsel çatışmaları canlandırma çabası, Türkiye ile Güney Azerbaycan Türklüğünü birbirine karşı koyma stratejisinin açık bir göstergesidir. Oysa Osmanlı ve Safevi devletleri, iki büyük Türk devleti olarak siyasi ve stratejik çıkarları doğrultusunda çatışmış; bu savaşlar, milletler arası bir düşmanlık değil, güç dengesi mücadelesi idi.

Ancak Hamaneyi, bu savaşları bugünün siyasi gündemine taşıyarak, Türkiye ile Azerbaycan’ın artan yakınlaşmasını hedef alıyor. Tarihsel olayları çarpıtarak, Osmanlı’yı “düşman” olarak gösterip, Türk dünyası içinde tarihsel düşmanlıklar yaratmaya çalışıyor. Bu çaba, Türkiye’nin bölgedeki etkisini azaltmak ve Güney Azerbaycan Türklerinin Türkiye ile olan kültürel ve siyasi yakınlaşmasını engellemek amacı taşıyor.

Hamaneyi’nin bu stratejisi, nifak tohumları ekerek Türk dünyasının birleşmesini engellemeyi amaçlıyor. Osmanlı ve Safevi çatışmalarını canlandırarak, Güney Azerbaycan Türklerinde tarihsel bir güvensizlik oluşturmaya çalışıyor. Oysa bugün, Osmanlı-Safevi rekabeti tarih sahnesinde kalmış ve yerini Türk dünyasının birleşme süreci almıştır.

Tebriz halkının direnişini vurgulayan Hamaneyi, bu direnişi Osmanlı’ya karşı verilmiş bir mücadele olarak göstererek, Tebriz’i Türkiye’ye karşı konumlandırmaya çalışıyor. Oysa Tebriz, Bakü ve Ankara; ortak tarih, kültür ve kimliğin şehirleridir. Bu bağları koparmaya kimsenin gücü yetmeyecek.

Bugün, Türkiye ile Azerbaycan arasındaki stratejik ortaklık, sadece iki devletin değil, bütün Türk dünyasının birleşme sürecini temsil ediyor. Hamaneyi’nin tarihsel çatışmaları canlandırma çabası, geçmişteki rekabeti bugünün siyasi hedeflerine alet etme girişimidir. Ancak bu girişim, Türk dünyasının birleşme ve güçlenme sürecini durduramayacak.

Tebriz, Bakü, Ankara... Bu şehirler sadece coğrafi noktalar değil, Türk dünyasının kalbinin attığı merkezlerdir. Hamaneyi’nin konuşması, tarihe takılı kalmış bir zihniyetin ve bölme siyasetinin ürünüdür. Ancak Türkler, geçmişin gölgelerini geride bırakarak geleceğe birlikte yürümeye kararlıdır.

Hamaneyi’ye hatırlatmak gerekir ki, tarihsel düşmanlıkları yeniden dirilterek bugünün gerçeklerini değiştiremez. Tarihi çarpıtarak Güney Azerbaycan Türkleri ile Türkiye’nin bağlarını koparma çabası, Türklerin artan birliği ve dayanışması karşısında etkisiz kalacaktır.

Hamaneyi, Osmanlı’yı işgalci göstererek Osmanlı-Safevi çatışmalarını günümüze taşıma çabası içindedir. Ancak bu girişim, Türk dünyasının uyanışı ve birleşmesi karşısında başarısızlığa mahkûmdur.

Hamaneyi’nin Osmanlı ve Safevi savaşlarını çarpıtarak tarihsel düşmanlıkları canlandırma çabası, Türk dünyasının uyanışı ve birleşmesi karşısında etkisiz kalacaktır. Artık Osmanlı-Safevi çatışmaları değil, Türk dünyasının ortak geleceği konuşuluyor.

Hamaneyi’nin Osmanlı’yı “düşman” olarak gösterme çabası, sadece tarihin çarpıtılması değil, aynı zamanda Türk dünyasını bölme girişimidir. Ancak bu girişim, Tebriz’den Bakü’ye, Ankara’dan bütün Türk dünyasına uzanan güçlü bağı koparamayacak.

Bugün, Türk dünyası tarih sahnesine güçlü bir şekilde dönüyor ve bu uyanışı hiçbir güç durduramayacak. Tarihsel çarpıtma ve nifak siyaseti, Türklerin birlik ve dayanışması karşısında başarısızlığa mahkûmdur.