Bu bir doğal felaket ya da Filistin’deki gibi terörist bir devletin yaptığı katliam değil.
Bu, insanlığın yok oluşunun sonucunda oluşan bir felaket.
2023 yılında 11 ili kapsayan büyük deprem felaketini hatırlattı bana bu yangın.
O günlerde de yıkım altında canlar varken, sade halk her şeyiyle yardıma koşarken; siyasiler, bürokratlar, halkın seçtikleri, herkes birbirini suçlamaya başlamıştı.
Bugün de aynı.
Yangınzedeler içeride can verirken, herkes birbiriyle suçlaşmaya başladı.
Oteldeki cesetler kaldırılmadan, otelin yanında birileri rahatça kayak yapıyor.
1999 Marmara depremi geldi aklıma.
O zaman kimse birbirini suçlamıyordu, herkes tek yumruk olarak felaketin sonuçlarını kaldırmak için elinden geleni yapıyordu.
Şimdi bakın, ne durumdayız…
Milli ve insani değerler bir bir yok oluyor.
Milletin yüzde 90’ı için hayatta en önemli şey para.
Para için her şeyi yapmak normal hale gelmiş.
Fark etmez, helal ya da haram.
Esasında haram para, toplum için daha tatlı olmuştur.
İster milletvekili, isterse belediye başkanı olmak için milyonlarca para harcıyorlar.
Niye?
Halka hizmet için mi?
Hayır.
O paranın 100 katını haram yollarla kazanmak için.
Suçlu olan hepimiziz.
Depremde yıkılan binaları yapanlar biziz.
Onlara ruhsat veren biziz.
O otellere her türlü izni veren yine biziz.
Rüşveti veren de, rüşveti alan da yine biziz.
Yani toplumun yüzde 90’ı.
Herkes kendi akrabasının, arkadaşının, partisinin yaptıklarına sesini çıkarmıyor, hatta onunla gurur duyuyor.
Onunla yan yana yürümekten gurur duyuyor.
Ama başka biri yapınca, yüksek sesle eleştiriyor.
Suyumuz bozuk.
Gıdamız bozuk.
Binalarımız bozuk.
Her alanda kâr oranları yüzde 200 seviyelerinde.
Ev ve kira fiyatları dünya standartlarının çok üzerinde.
Bütün bunlar neyin göstergesi?
Yani millet olarak haram kazanç peşinde giderek, maneviyatımızı, imanımızı, insanlığımızı, kısacası her şeyimizi kaybediyoruz.
Ve bugün, insanlığın yok oluşunun, uçurumun tam kenarındayız.
Böyle devam edersek, millet olarak yok olmaya mahkumuz.
Suçlu ise hepimiziz.
Abil Babaoğlu