9379,83%-1,10
37,84% 0,18
41,30% -0,85
3707,98% -2,33
6152,22% -0,18
5 NİSAN 1990, DOĞU TÜRKİSTANDA UYGUR MÜSLÜMAN TÜRK İNSANLARA YAPILAN BARIN KATLİAMINI UNUTMADIK!..
5 Nisan 1990 tarihinde, kadim Türk yurdu Doğu Türkistan Cumhuriyeti’nin Kaşgar vilayetine bağlı Barın kenti, tarihte eşi benzeri görülmemiş bir katliama sahne oldu. Barın kentini havadan ve karadan abluka altına alan Çin Devleti kolluk kuvvetleri, silahlı terör eylemleri yaparak binlerce masum Uygur Türkü katletti.
Katliam sonucunda, Barın kentinde normal vatandaş olarak yaşamını sürdürmekte olan Müslüman ve Türk Uygur halkı, tamamen yok edildi, binlerce şehit verdik. Bir Uygur balası bebeğin vücuduna 77 kurşun isabet etmesi, yaşanan felaketlerin boyutlarını acımasızca gözler önüne seriyor.
05 Nisan 1990 tarihinde yaşanan o kanlı katliamı bir daha hatırlatmak istiyorum. Olaylar, Ramazan ayının 17. günü Doğu Türkistan’ın tarihî şehri Kaşgar’a bağlı Aktuğ yöresinin “BARIN” kasabasında bir caminin yerli Uygur halkı tarafından ibadet edilebilir hâle getirilmesi için yapılan onarım çalışmaları sırasında patlak verdi. Caminin onarımına izin vermeyen Çin halk cumhuriyeti devlet memurlar ile yerli halk arasında çıkan tartışmalara, Çin devlet silahlı kuvvetleri müdahale ederek silahsız ve savunmasız halkın üzerine ateş açmaları sonucu çatışmalar büyüdü.
Çin devlet askerlerden elde edilen silahlarla mukavemet gösteren Doğu Türkistan Uygur halkı ile Çin devlet güvenlik ve istihbarat güçleri arasındaki bu çatışmalar günlerce devam etti.
Çin, hür dünya önünde bu katliamı yaparken orantısız güç kullanmış, karadan ve havadan destekli askerî operasyonlar ile Barın kasabasını yerle bir ederek haritadan silmiştir.
Aynı zamanda Doğu Türkistan Cumhuriyeti’nin ihyası ve Uygur Millî Müstakillik İnkılâbı’nın alt yapısının hazırladığı hazırlık aşamasında, demokratik yollardan çalışmalar yapan Doğu Türkistan İslam Partisi’nin (DTİP) kurucu lideri Zeyni din Yusuf başçılığında devam eden DTİP parti çalışmalarının, Çin Devleti’ne satılmış münafıklarca deşifre edilmesi sonucunda, 5 Nisan 1990 tarihinde, Çin güvenlik güçleri tarafından ani baskın yapılarak Barın katliamı başladı. Katliamda DTİP taraftarları ve yöneticileri dâhil herkes soykırıma maruz kaldı.
Barın Katliamı, bugüne kadar, bir ibadet camisi onarımı vakası olarak biliyor. Bu eksik ve yanlış bilgilendirmedir. Bu katliamım altında yatan asıl gerçek, 1991 Orta-Asya Türk devletlerinin bağımsızlığı öncesi, işgal edilmiş Uygur topraklarında hür ve bağımsız bir Doğu Türkistan Cumhuriyeti Devleti ihyası için yapılan çalışmalar, katliamın asıl gerekçesidir. 1991 yılında Orta-Asya’da Rusya’dan ayrılarak yeni Türk Cumhuriyetleri kurulurken Çin Devleti, Barın Katliamı ile Uygur Türklerinin bağımsız devlet olmalarını engellemiştir.
Çin Devleti’nin Doğu Türkistan’ı resmen işgal ettiği 1949 yılından bugüne kadar, Çin’in Doğu Türkistan’da uygulamakta olduğu asimilasyon ve yok etme politikası ile yaptığı insan hakları ihlalleri karşısında bütün dünya ve Birleşmiş Milletler sessiz kalmaktadır. Çin devlet politikacıları, demokrasiden ve insan haklarından dem vuran ülkelerin sessiz ve duyarsız kalışından aldığı destekle, Doğu Türkistan’ı ve Uygur halkını yok etmeye çalışmaktadırlar.
Hür dünyaya sesleniyoruz; neredesiniz?
Birleşmiş Milletler, hani neredesiniz?
Demokrasiden ve insan haklarından dem vuran ülkeler, neredesiniz?
İnsan hakları savunuculuğu yapan sivil toplum örgütleri, sizlere sesleniyoruz, neredesiniz? Neredesiniz Türkler? Neredesiniz Müslümanlar?
Doğu Türkistan’da yaşayan 40 milyon masum Uygur halkı Türk Müslüman insan değil mi?
En modern silahlarla savunmasız masum insanları katleden Çin Devleti Barın Katliamı’nda kimyasal silah da kullanmıştır.
Kendi topraklarında insanca, müstakil ve özgürce yaşamak istemekten başka arzuları olmayan bu insanlara karşı Çin Devleti tam bir insanlık soykırım suçu işlemiştir. Ne acıdır ki; ne Türk dünyası, ne İslam âlemi ve ne de hür dünya bu katliamı görmemiş ve sessiz kalmıştır.
Bugün dünyanın birçok ülkesini, gönderdiği ve göndermekte olduğu sefil ve yoksul sözde turistlerle kandıran, barıştan, karşılıklı işbirliğinden ve Globalizimden söz eden Çin Devleti, Barın’daki bu katliam sırasında beşikte yatan yedi aylık bir Müslüman Türk çocuğuna 77 adet mermi sıkmıştır.
Doğu Türkistan’da durum hiç de değişmedi, katliamlar hep devam ediyor, tam hız Çinlileştirme operasyonları da devam ediyor. Beş milyonu aşkın insanımız Çin devleti Nazi kamplarında mankurtlaştırlarak yok ediliyor. Bir millet göz göre göre yok ediliyor ve hür dünya sadece seyrediyor.
Bu katliam bizlerdeki hürriyet ateşini yeniden alevlendirmiştir. Bizler, Doğu Türkistanlı Uygur Türkleri olarak yılmadık, yılmayacağız ve mücadeleye devam edeceğiz. Yolumuz şehitlerimizin yoludur. Bütün Türk-İslam âlemine, şehitlerimizin yolunda olduğumuzu göstereceğiz.
Aradan geçen 35 yıla rağmen acılarımız tazeliğini korumaya devam etmektedir. Tüm aziz şehitlerimizi rahmet, minnet ve saygıyla anıyor, dün olduğu gibi bugünde ve yarın da Doğu Türkistan halkının yok edilemeyeceğine inanıyoruz.
Bugün Doğu Türkistan’da beş milyondan fazla insan Çin devleti Nazi kamplarında yok edilmek için her türlü işkenceye tabi tutuyorlar. Dışarıda serbest sandığımız diğer 35 milyon insanımız da dünyadan tamamen tecrit edilmiş bir şekilde “Büyük Toplama Kampı”nı andıran bir durum ile beka mücadelesi verecek bir iradeye bile sahip olamıyor, çaresizlik içinde çırpınıyorlar.
Şu an Doğu Türkistan’da adeta bir etnik ve kültürel soykırım yapılıyor. Diğer insan hak ve hürriyetlerinden bahsetmemiz mümkün değildir. Bir millet, dünyanın göz önünde aleni bir şekilde bütün değerleri ile birlikte silinmek üzeredir.
Çin sinsice Doğu Türkistan’da etnik ve kültürel soykırım siyasetini sürdürüyor. Beş milyonu aşkın insanımızın Çin Toplama Kamplarındaki akıbetleri, belirsizliğini koruyor.
Yine bir taraftan Çin, “Doğu Türkistan’ı Boşaltma Projesi”ni ciddi boyutlara çıkarmıştır. Her gün binlerce genç oğul ve kızlarımız Çin devletinin merkezine zorla gönderiliyor.
Çin devletinin Doğu Türkistan’da yapmakta olduğu etnik ve kültürel soykırımına sesiz bırakamayız, Her şeye rağmen nefesimizi soldukça imkânlarımızı zorlayarak da olsa bu mücadeleyi de diri tutacağız inşallah.
Çin halk cumhuriyeti devletinin Toplama Kamlarındaki beş milyon insanımız insanlık dışı bir biçimde tutulurken, aynı zamanda genç evlatlarımızı kız erkek ayrımı yapmadan annelerinden ve vatanlarından koparıp Çin devletinin merkezine sürgün ederek Doğu Türkistan’ı Boşaltma Projesi’nin gerçekleşmesine müsaade etmeyeceğiz.
Dikkatlerinizi şu hususlara da çekmek isteriz: Türk-İslam ülkeleri neden sessiz? Uygurlara yönelik Çin Devleti’nin muamelesi konusunda Müslüman ülkelerden somut bir adım ve yeterince güçlü bir tepki gelmemesi de dikkatlerden kaçmıyor. Bu konu tartışılır.
Amerika’da California’yı temsil eden Demokrat Kongre Üyesi Brad Sherman, Türk hükümetinin Türkiye’deki milliyetçilerden gelen baskı sonucu konuya ilişkin Türkiye tarafından birkaç açıklama yaptığını; ancak Müslüman dünyasının neredeyse tamamının sessiz kaldığını söyleyerek ABD’nin bu konuda ne yapabileceğini sordu.
Soruyu şöyle cevaplayacağım: “ABD, Ortadoğu ve Orta-Asya devletleri ile siyasî ve ticarî ilişkilerde, önce ABD devlet menfaatini daha iyi korumak için dünyada en güçlü rakibi olan Çin halk cumhuriyetinin Müslüman ve Türk Uygur halkına yaptıklarına seyirci kalıyor. Nüfuslarının çoğunluğu Müslüman olan ve İslam’la yönetilen Suudi Arabistan, Mısır, Birleşik Arap Emirlikleri, İran, Pakistan, Irak, Suriye ve Kuveyt gibi ülkeler, İslam dininin dünyaya adalet getirecek hak din olduğunu bilmelerine rağmen, Çin Devleti ile olan üstü ticarî menfaatlerinin bozulmaması adına seyirci kalıyorlar. İslam ülkeleri, siyasî ve ticarî baskı altında ezilerek karaktersizliğe batmışlar ve herkesin gözü önünde Çin Devleti tarafından Uygurlara uygulanan katliam ve soykırımlara rağmen Çin komünist partisi halk cumhuriyeti devletinin yanında yer almışlardır. Evet, bunun ekonomik sebeplerinden de söz edebiliriz, ama bu ülkeler bir şekilde birbirlerine suç ortaklığında şemsiyelik yapmak için ortak bir zemin bulmaya devam ediyorlar.”
İslam âlemine ve bütün insanlığa, bu mesele karşısında duyarlılık ve sorumluluklarını yerine getirmeleri hususunda çağrıda bulunuyorum. Eğer dünya devletleri ve BM, kendi kanunlarına haykırı davranarak Çin halk cumhuriyetinin yapmakta olduğu hukuksuzluğa soykırıma göz yummaya devam ederlerse dünya insanlığının, Türklüğün ve Müslümanlığın mayası olarak kabul edilen Uygurların âhı, çok çabuk adaleti, hakkaniyeti dünyaya hatırlatır.
Hey dünya insanlığı, kayıp kıta MU olayını unutmayın!..
Hatırlatırım ki; MU Kıtası’nın merkezi Uygur zeminidir.
Uygurların başına gelenler, önce Orta-Asya, sonra Ortadoğu, sonra da Avrupa ve bütün dünyaya eşit olarak dağılacaktır. Dolayısıyla kendinizi koruyun ki dünyaya adalet gelsin!..
Bu kanlı olayın 35.Yıl dönümünde, bizlere şerefli bir gelecek bırakan aziz şehitlerimizi ve yol başçılarımızı bir kez daha rahmet ve minnet ile yâd ediyoruz.
İnanıyoruz ki; özgürlüğe susadığımız her saniye, bizleri özgürlüğümüze yaklaştırmaktadır.
Yaşasın özgürlük mücadelemiz!..
Allah, milletimizin yâr ve yardımcısı olsun!..
Türk UygurTürkü Korursa Tanrı Türkü Korur.
#Erkin SABİT ŞAVUOT
(bilgisayar yüksek mühendisi,
Araştırmacı yazar).
Turan Konfederasyonu Genel Başkanı .
Ankara Meclisi Anadolu Birliği gbşk yrd.
Uygur Federasyonu Genel Başkanı.
Dünya Barış elçileri uzakdoğu direktörü.
Uluslararası basın yayın diplomasisi direktörü.
Uzakdoğu ticaret yatırım finans konseyi temsilcisi .
Turan Kızılelma Teşkilatı genel başkanı
Turan Devletleri Teşkilatı TDT Stratejik Araştırma Bşk.
#Doğu Türkistan #Ortaasya #Barın Katliamı #Donald Trump #Mert Hakan #Mourinho #Acun Yazıklar #FBvGS #GSvFB #Fenerbahçe #Talisca #Cihan Aydın #Barış Alper #Rezil #Penaltı #MilliDestekVakti #Burnunu #Oğuz #İsmail #ALLAH BELANIZI VERSİN #Yapı #Trump #Kılıçdaroğlu #Netanyahu #Özgür #ErdoğanEğitime68BinÖğretmen #BağkurSözü698GünOldu