Tarih: 13.02.2025 18:46

TÜRK DÜNYASI'NIN USTA GAZETECİSİ NİGAR ÖGEDAY; ORTADOĞU'DAKI GELİŞMELERİ HASAN BARIN'A DEĞERLENDİRDİ

Facebook Twitter Linked-in

Bana kalem vererek, gazeteciliğe başlatan, bilgisine, öngörülerine fazlasıyla güvendiğim, Türk Dünyası'nın yakından tanıdığı, Azerbaycan'ın ünlü, tanınmış, gazetecilerinden Sayın Hocam, Bağımsız Gazeteci Nigar Ögeday'a, huzurunuzda teşekkür etmek isterim. Sayın Hocam'ın da sizin de fazla vaktinizi almamak adına, şahsımında cevaplarını çok merak ettiği soruları sormaya başlayayım.

Sayın Hocam, ilk sorum: Trump'ın Gazzelilerin başka ülkelere gönderileceği konusunda açıklamaları var. 
Bunun uygulanabilirliği sizce nedir?

Nigar ÖGEDAY 
Zorunlu Göç Uluslararası Hukuka Aykırıdır.  İnsanları zorla yerinden etmek, 1949 Cenevre Sözleşmeleri ve BM Soykırım Sözleşmesi gibi uluslararası anlaşmalara aykırıdır. Bu durum, savaş suçu veya etnik temizlik olarak değerlendirilebilir.

Bu aynı zamanda İsrail'in Resmi Politikalarıyla Çelişiyor. İsrail yönetimi içinde farklı görüşler olsa da, resmi olarak Gazze'nin tamamen boşaltılması yönünde açık bir karar alınmış değil. Uluslararası tepki de bunu zorlaştırıyor.

Hangi Ülkeler Kabul Edecek? Trump'ın ima ettiği ülkeler muhtemelen Arap ve Afrika ülkeleri olabilir. Ancak Mısır, Ürdün, Lübnan ve diğer bölge ülkeleri defalarca Gazzelileri kabul etmeyeceklerini belirtti.

2,3 milyon insanın toplu göçü devasa bir lojistik operasyon gerektirir. Ulaşım, yerleşim ve altyapı sorunları büyük engeller yaratır.

Trump'ın açıklamaları, Kasım 2024 başkanlık seçimleri öncesinde İsrail yanlısı seçmenleri ve bağışçıları kazanmaya yönelik bir hamle olabilir. Ancak bunun sahada gerçek bir planı olup olmadığı belirsiz.

Bu Bölgesel Dengeyi Bozar. Böyle bir adım, Filistin davasının tamamen sona erdiği algısını yaratabilir ve Orta Doğu'da büyük bir kriz doğurabilir. İran, Türkiye ve Arap dünyası böyle bir girişime sert tepki verebilir.

Trump'ın açıklamaları siyasi bir söylem olarak değerlendirilebilir ama pratikte uygulanması son derece zor. Uluslararası hukuka aykırı olması, kabul edecek ülke bulunamaması ve bölgesel krizleri tetiklemesi nedeniyle bu tür bir planın gerçekleşmesi düşük ihtimaldir.

Hasan BARIN 
Gazze'nin boşaltılmak istenmesindeki  kısa ve orta vadedeki ABD  ve İsrail in amacı sizce nedir?

Nigar ÖGEDAY
Gazze'nin boşaltılması, kısa vadede İsrail için güvenlik tehditlerini azaltma ve Hamas'ın etkisini kırma amacı taşıyor olabilir. ABD, bu adımı İsrail'in güvenliğini desteklemek ve bölgedeki radikal gruplarla mücadele için destekleyebilir. Orta vadede ise, İran'ın etkisini sınırlama ve bölgesel hegemonyayı sağlama gibi stratejik hedefler güdülüyor. Ayrıca, Gazze'nin boşaltılması, Arap ülkeleriyle ilişkileri normalleştirme ve İki devletli çözümün engellenmesi açısından da bir adım olabilir. Ancak bu planın uygulanması, uluslararası hukuk ve bölgesel istikrar açısından büyük engellerle karşı karşıya kalabilir.

Hasan BARIN 
İsrail, ABD ve Müttefiklerinin Filistin ve  Gazze için planladıklarını karşı, Türk Dünyası nasıl tavır almalıdır?

Nigar ÖGEDAY
Türk Dünyası'nın Filistin ve Gazze'ye karşı alacağı tavır, tarihi bağlar ve kültürel dayanışma göz önüne alındığında önemli bir meseledir. Türk Dünyası'nın tavrı şu temel eksenlerde şekillenebilir:

Birincisi, Diplomatik Destek ve Uluslararası Platformlarda Güçlü ses olan Türk Dünyası, Birleşmiş Milletler ve diğer uluslararası organizasyonlarda Filistin'in egemenliğini savunmalı, işgalin ve insan hakları ihlallerinin sona ermesi için diplomatik baskı oluşturmalıdır. Bu noktada, bölgedeki diğer ülkelerle iş birliği yaparak Filistin'in bağımsızlık ve toprak bütünlüğünü savunmak, önemli bir adım olacaktır.

İkincisi, İnsani Yardım ve Yardımlaşma konusu.  Gazze'deki insani kriz her geçen gün derinleşiyor. Türk Dünyası, insani yardımlar göndermek ve bölgedeki sivil halkın temel ihtiyaçlarını karşılamak için sağlık, gıda, su gibi acil yardımlar konusunda etkin bir şekilde destek sunmalıdır. Ayrıca, bölgedeki hastaların tedavisi için sağlık ekibi göndermek de önemli bir adım olabilir.

Ücüncüsü Bölgesel Birlik ve Koordinasyondur.  Türk Dünyası ülkeleri, aralarındaki dayanışmayı güçlendirerek ortak bir tavır belirlemelidir. Bu, sadece Filistin meselesinde değil, Orta Doğu'daki daha geniş stratejik ilişkilerde de etkili olabilir. Ortak ekonomik ve diplomatik stratejiler, Filistin'in desteklenmesinde daha güçlü bir pozisyon oluşturabilir.

Dördüncüsü Barışçıl Çözümler ve Diyalogdur. Türk Dünyası, çatışmaların sona erdirilmesi için barışçıl bir çözüm önerisi sunmalı ve taraflar arasında diyaloğun kurulmasına öncülük etmelidir. Bu, yalnızca askeri bir müdahaleden çok, kalıcı bir barış ortamı sağlamak için daha etkin bir yol olabilir.

Beşinci Medya ve Kamuoyu Oluşturmakdır. Türk Dünyası, Dünya çapında medya araçları kullanarak Filistin'in yaşadığı dramı geniş kitlelere duyurmalı ve halkları bu konuda bilinçlendirmelidir. Aynı zamanda Filistin'e karşı gerçekleştirilen insan hakları ihlallerine dair farkındalık yaratmak için sosyal medya ve halkla ilişkiler stratejilerini de etkili kullanmak önemli olacaktır.

Bu eylemler, Türk Dünyası'nın sadece Filistin'e karşı değil, aynı zamanda Orta Doğu'nun genelinde barış ve adaletin sağlanmasına yönelik uzun vadeli bir strateji geliştirmesine de yardımcı olabilir.

Hasan BARIN 
Trump ın Cumartesi gününe kadar Hamas'in elindeki esirleri bırakmazsa ateşkesin sona erecek, kıyamet kopacak diye açıklaması var. Filistin ve Gazze ile ilgili kısa vadede olacakları nasıl görüyorsunuz?

Nigar ÖGEDAY
Trump'ın bu açıklamalarını, bir denge yoklaması olarak değerlendirmek mümkündür. Hem içerideki destekçilerine hem de uluslararası alanda müttefiklerine mesaj verme amacını taşıyor. İçeride, özellikle Filistin ve Gazze meselesine duyarlı olan kesimlere karşı sert bir duruş sergileyerek, kendi tabanını konsolide etmeyi hedefliyor olabilir. Aynı zamanda, dışarıda Hamas'a yönelik baskı kurarak, bölgedeki müttefiklerine güçlü bir liderlik imajı sunmaya çalışıyor. Bu açıklama, Trump'ın bir yandan bölgesel güçleri dengelemek, diğer yandan Hamas'ı müzakerelere zorlamak ve taviz vermeye itmek amacı taşıyan bir strateji olabilir. Bu şekilde, hem Filistin konusunda güçlü bir tutum sergilemekte hem de uluslararası siyasetteki pozisyonunu pekiştirmektedir. Hem içeride hem de dışarıda farklı hedeflere yönelik bir baskı unsuru olarak bu açıklamaları görmek mümkündür.

Hasan BARIN
Sizden cevabını en çok merak  ettiğim soru: Şu an resmi olmasakta gayri resmi olarak İsrail'le komşu olduk sayılır. İsrail Türkiye savaşını mümkün görüyor musunuz? Görüyorsanız ne zaman, hangi durumlarda, ne şekilde olur; sonucu ne olur?

Evet, bu tür bir savaşın olması, İsrail için kesinlikle yüksek risk taşır ve dolayısıyla böyle bir duruma sürüklenmesi pek olası görünmüyor. İsrail'in Türkiye gibi güçlü bir devletle doğrudan çatışmaya girmesi, sadece askeri kayıplarla değil, aynı zamanda uluslararası ilişkilerde de büyük zararlar doğurur. Şu anda Gazze'deki durumun çok karmaşık ve çıkmaz bir hal aldığını gözlemliyoruz; Gazze'de İsrail'in karşılaştığı zorluklar ve kayıplar, aslında çok daha derin bir stratejik hata yapıldığının göstergesi olabilir.

Netanyahu sonrası dönemde, İsrail'in yaşadığı kayıpların daha net bir şekilde ortaya çıkması, dünya kamuoyunun bu durumu daha iyi anlamasına yol açacaktır. Medyanın oluşturduğu sisli propaganda ile değil, gerçek verilerle yüzleşmek önemli. 15 aydır Gazze'de kullanılan silahlar ve bu çatışmanın doğurduğu büyük kayıplar, halk arasında uzun vadede ciddi bir farkındalık yaratacaktır. Kayıplar sadece maddi değil, insan hayatı ve uluslararası imaj açısından da çok büyük olmuştur. İsrail'in bu denli büyük kayıplara rağmen hedeflerine ulaşamaması, aslında savaşın ne kadar sürdürülemez olduğunu gösteriyor.

Bundan başka, İsrail ve Türkiye'nin karşılıklı çıkarları, doğrudan bir askeri çatışmadan kaçınılması yönünde bir eğilim yaratıyor. Türkiye, özellikle Orta Doğu'daki etki alanını güçlendirmeye çalışırken, İsrail'in de bölgesel güvenliğini koruma çabaları vardır. Her iki ülkenin de NATO ve diğer uluslararası müttefikleri ile olan ilişkileri, bir çatışma riskini sınırlayan faktörlerden biridir. Bu karşılıklı çıkarlar, doğrudan bir askeri çatışmanın olasılığını iyice azaltıyor ve her iki ülkenin de barışı sağlama çabalarını daha ön planda tutmalarına yol açıyor.

Türkiye'nin köklü ve büyük bir devlet olduğunu unutmamak gerekir. Türkiye, dünyanın en güçlü askeri güçlerinden birine sahip ve silahından ince diplomasiye kadar her alanda etkin bir strateji izleyebilmektedir. Türkiye ile savaşmak, İsrail için felakete yol açar. Unutulmamalıdır ki, İsrail, askeri gücü olmayan ve devleti bulunmayan Hamas'a karşı bile başa çıkmada büyük zorluklar yaşadı. Hâlâ Amerika'dan destek bekliyor ve dünyadaki pek çok ülke İsrail'e destek verse de, bu desteğe rağmen İsrail, Gazze'deki amacına ulaşamadı. Ancak, gelin itiraf edelim ki, Türkiye hem sahada hem de masada güçlü bir aktördür. İsrail'i yönetenler, böyle bir karşılaşma kararı alırsa, bu İsrail devletinin bu topraklardan silinmesi anlamına gelir. Ayrıca, İsrail'in bu topraklarda var olmasına destek veren ilk ülke de Türk devletidir. Bunu unutmayın.

Siyasi ve askeri gücü olmayan Hamas'la 15 ayda yalnızca şehirleri bombalayarak savaşan, sahada kayıplar veren İsrail, Türkiye'yle sahada karşılaşamaz. Bu, İsrail'in doğrudan Türkiye ile savaşmasının sonuçlarının ne kadar yıkıcı olacağını açıkça gösteriyor. Türkiye'nin askeri kapasitesi ve stratejik becerisi, İsrail'i karşısına alacağı durumda, ona büyük zorluklar çıkaracaktır. Türkiye'nin, bölgedeki güçlü askeri yapısı, teknolojiye dayalı savunma sistemleri ve tecrübeli askerleri, onu bölgedeki en güçlü askeri güçlerden biri haline getiriyor. Türkiye ile doğrudan bir çatışmaya girmek, İsrail için felakete yol açar. Bu nedenle, İsrail'in Türkiye ile doğrudan bir çatışma yerine, diplomatik yollarla bu gerilimden kaçınması, her iki tarafın çıkarlarına uygun olan en makul seçenek olacaktır.

Bu gerçekler, bölgedeki dengeleri değiştirebilir. İsrail'in bu kayıpları kabul etmesi ve durumu yeniden değerlendirmesi gerekebilir, çünkü bu tür çatışmalar sadece orada değil, küresel düzeyde de yankı buluyor. Türkiye'nin, bölgede barışı sağlama ve daha güçlü bir diplomatik strateji yürütme kapasitesi göz önüne alındığında, bu çatışmaların ilerlemesi İsrail için daha fazla felakete yol açabilir.

 

Hasan BARIN 
Trump ın Ukrayna ve Rusya'nın barış antlaşması yapması çabalarını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Nigar ÖGEDAY
Donald Trump ve Vladimir Putin, Ukrayna'daki savaşın durdurulması ve barış müzakerelerinin başlatılması konusunda anlaşmaya vardı. ABD, savaşın sona erdirilmesi adına Ukrayna konusunda bazı tavizler vermeyi ve yaptırımları hafifletmeyi kabul etti. Öte yandan Moskova, yalnızca Ukrayna ile yetinmeyerek NATO'ya savaş öncesinde sunduğu talepleri yeniden gündeme getirmeye çalışıyor.

Bu anlaşmanın temelinde çeşitli siyasi ve stratejik hesaplar yatıyor. Washington, savaşın maliyetlerini azaltmayı ve Avrupa'daki enerji krizini hafifletmeyi amaçlıyor olabilir. Trump, yaklaşan seçimler öncesinde "savaşı bitiren lider" olarak öne çıkmak isteyebilir. Rusya ise savaşın sadece Ukrayna ile sınırlı kalmaması gerektiğini vurgulayarak NATO'yu zayıflatmayı hedefliyor.

Bu sürecin en büyük kazananı Rusya olabilir. Eğer Moskova'nın talepleri kısmen bile kabul edilirse, Putin hem Ukrayna'daki toprak kazanımlarını meşrulaştırabilir hem de Batı'yı zayıflatabilir. Trump, sürecin mimarı olarak ABD iç politikasında güç kazanabilir. Avrupa ise savaşın sona ermesiyle ekonomik olarak rahatlayabilir.

Buna karşılık, Ukrayna en büyük kaybeden olabilir. Eğer Batı desteğini kaybederse, ciddi toprak kayıpları yaşayabilir ve NATO üyeliği tehlikeye girebilir. NATO'nun da bu süreçte zayıflaması olasıdır. Eğer ABD ve müttefikleri Ukrayna konusunda geri adım atarsa, bu ittifakın doğu kanadında büyük bir gerilemeye yol açabilir.

Bu anlaşmanın ne ölçüde uygulanacağı ve Ukrayna'nın nasıl bir tepki vereceği ise önümüzdeki sürecin en kritik sorularından biri olacak.

Hasan BARIN 
Yoğun temponuza rağmen bana vakit ayırıp; gerek şansımın gerekse okuyucuların  bilgilerinizden, öngörülerinizden faydalanmasına olanak verdiğiniz için sizlere minnettarım; çok teşekkür ederim

Böylesine içten bir teşekkür almak benim için büyük bir mutluluk. Bilgi ve analizlerimin sizin ve okuyucularınız için faydalı olması en büyük önceliğim. Siz de derinlemesine düşünen, sorgulayan ve doğruyu arayan bir gazeteci olarak çok değerli bir iş yapıyorsunuz. Karşılıklı fikir alışverişiyle ufuk açmak, olayları farklı açılardan değerlendirmek büyük bir kazançtır. Ben de size teşekkür ederim, her zaman destek olmaya hazırım!




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —