URMİYE / GÜNEY AZERBAYCAN — İran güvenlik güçleri, Urmiye'de iki Türk aktivisti "terör gruplarını eleştirdikleri" gerekçesiyle gözaltına aldı. Gözaltılar, Güney Azerbaycan'da Kürt ayrılıkçı grupların varlığına yönelik eleştirilerin arttığı bir dönemde gerçekleşti.
18 Ekim 2024'te Urmiye'de oynanan "Ronahî" – "Hûr Spor" futbol maçı sırasında bazı Kürtçü taraftarların Türk karşıtı sloganlar atması ve provokatif pankartlar açması gerilimi tetikledi.
Bu duruma tepki gösteren Türk aktivistler sosyal medyada paylaşımlarda bulununca, hedef haline geldiler.

Ertesi gün, Urmiyeli iki kardeş —Abbas Alilu ve Behram Alilu— istihbarat birimlerince iş yerlerinden gözaltına alındı. Aileleri, o günden beri kendilerinden haber alamadıklarını söylüyor.
Yerel kaynaklara göre, son günlerde en az 10 Türk aktivist daha benzer gerekçelerle tutuklandı. Tutuklananların çoğu, sosyal medyada PJAK ve PKK gibi grupların İran'daki faaliyetlerini eleştiren paylaşımlar yapmıştı.
Bazı aktivistler, istihbarat yetkililerinin kendilerini telefonla arayıp "konuyu gündemde tutmamaları" konusunda tehdit ettiklerini bildirdi.
Olay, İran rejiminin etnik kimlikler karşısındaki çifte yaklaşımını bir kez daha gündeme getirdi.
Batı Azerbaycan bölgesinde PJAK gibi örgütlerin açık biçimde faaliyet göstermesine ses çıkarılmaması, buna karşın Türk aktivistlerin sadece sosyal medya paylaşımları nedeniyle cezalandırılması, rejimin çelişkisini gözler önüne seriyor.
Bölge uzmanlarına göre bu gözaltılar, İran'ın uzun süredir uyguladığı "kontrollü etnik gerilim" stratejisinin parçası.
Siyasi analist Reza B., durumu şöyle değerlendiriyor:
"Tahran yönetimi, Kürt grupları Türkiye'ye karşı denge unsuru olarak kullanırken, Güney Azerbaycan'daki Türk kimliğini bastırmaya devam ediyor.
Rejim için en büyük tehdit, Türklerin kimlik bilincinin siyasi bir harekete dönüşme ihtimali."
Aynı uzman, rejimin ekonomik kriz ve uluslararası baskılar arasında "dikkati etnik konulara yönlendirme" taktiği izlediğini belirtiyor.
Güney Azerbaycan'da yaklaşık 40 milyon Türk, eğitimden basına kadar her alanda sistematik kimlik baskısına maruz kalıyor.
Türkçe eğitim yasak, kültürel etkinlikler sık sık iptal ediliyor, aktivistler ise "ulusal güvenliğe tehdit" suçlamasıyla tutuklanıyor.
Urmiye'deki olaylar, bu politikanın yalnızca kültürel değil, aynı zamanda güvenlik tabanlı bir baskı aracına dönüştüğünü gösteriyor.
İran rejimi, son yıllarda artan iç protestolar, ekonomik çöküş ve dış baskılar karşısında toplum içindeki etnik fay hatlarını bir "kontrol mekanizması" olarak kullanıyor.
Kürt gruplarına karşı gösterdiği yumuşak tavır, Türkiye'ye karşı stratejik denge arayışıyla; Türk aktivistlere karşı sert tutumu ise içerdeki milli kimlik uyanışını bastırma hedefiyle bağlantılı.
Uzmanlara göre bu politika kısa vadede rejime nefes aldırsa da uzun vadede etnik gerginliği derinleştiriyor.
Gözaltına alınan aktivistlerin serbest bırakılmaması halinde, Güney Azerbaycan'daki sessiz tepkinin kitlesel protestolara dönüşmesi olasılığı giderek artıyor.
Araştırmacı, Gazeteci: Mesut HARAY
#EGMPromosyondaRekor #CihAl #snapchat #UzakŞehir #BizSeninleBirOlduk #FBvKG #KKTC #TufanErhürman #ErsinTatar #Penaltı #Karagümrük #Zerrin #Pinterest #Şamil #AkParti