
Dr. Hamid Şehanegi
Sosyolog | Kültürel Azerbaycan Dergisi Editörü
2020'deki İkinci Karabağ Savaşı'nın sona ermesi ve 2022'ye kadar Azerbaycan tarafından işgal altındaki toprakların tamamen kurtarılması, Bakü için yalnızca bir askerî zafer olmadı; aynı zamanda bölgesel jeopolitiğin yeni bir düzeninin başlangıcı oldu. Bu yeni oyunda, geleneksel aktörler yeni meydan okumalarla, yükselen aktörler ise eşi benzeri görülmemiş fırsatlarla karşı karşıya kaldı. Bu aktörler arasında, Azerbaycan ile tarihî, kültürel ve jeopolitik bağlara sahip iki bölgesel güç olan İran İslam Cumhuriyeti ve Türkiye Cumhuriyeti, tamamen farklı yaklaşımlar benimsemiştir. Bu fark yalnızca taktiksel düzeyde kalmayıp, 21. yüzyıl bölge siyasetine, ulusal çıkarlara ve diplomasi anlayışlarına dair iki farklı bakışı yansıtmaktadır.
Türkiye: Askerî Destekten Bölgesel Düzen Mimarlığına
Türkiye son yirmi yılda, Azerbaycan kamuoyu ve elitlerinin zihninde sadık ve ileri görüşlü bir müttefik imajı oluşturmayı başardı. Bu imaj, İkinci Karabağ Savaşı sırasında ve sonrasında pekişti. Türkiye, sadece Bayraktar gibi stratejik askerî ekipmanları Azerbaycan'a sağlamakla kalmadı; aynı zamanda savaş sonrası yeniden inşa sürecine, askerî eğitimlere ve altyapı yatırımlarına aktif biçimde katıldı.
Zengezur Koridoru gibi projeler—ki bu koridor, Türkiye'yi Nahçıvan üzerinden Azerbaycan'a ve oradan da Orta Asya'ya doğrudan kara yoluyla bağlamayı hedefliyor—Ankara'nın yalnızca askerî değil, aynı zamanda "Türk Dünyası" kavramına dayalı yeni bir jeopolitik düzenin mimarı olduğunu açıkça göstermektedir. Türkçe konuşan uluslararası konseyler, kültürel kurumlara yapılan yatırımlar, öğrenci değişimleri ve ortak medya projeleri, Türkiye'nin uzun vadeli yumuşak güç stratejisinin yapı taşlarıdır. Bu bağlamda Azerbaycan, Türkiye'nin doğuya açılan kilit kapısıdır.
İran: Jeopolitik Tereddütler İçinde Bir Aktör
Buna karşılık, İran İslam Cumhuriyeti, Güney Kafkasya'daki yeni gelişmelere karşı stratejik bir ikilem sergiledi. Bir yandan, Bakü'nün işgal altındaki toprakları geri almasını meşru ve anti-emperyalist bir hareket olarak kabul etti; diğer yandan, Azerbaycan'ın Türkiye, İsrail ve Batı ile olan ilişkilerinin fazlaca güçlenmesinden rahatsız oldu.
Azerbaycan sınırında askerî tatbikatlar düzenlemesi, Zengezur Koridoru'na karşı açık tepkisi ve "Ermenistan'ın uluslararası sınırlarının korunması" yönündeki ısrarı, İran'ın güvenlik ve kimlik temelli kaygılarının derinliğini ortaya koymaktadır. İran, ülke içindeki Türk nüfusun milliyetçi duygularla etkilenmesinden, ticaret yollarının değişmesinden ve bölgedeki ideolojik/rakip güçlerin artan etkisinden endişe duymaktadır.
Ekonomik ve kültürel düzeyde de İran, savaş sonrası ortaya çıkan fırsatları değerlendirememiştir. İranlı şirketlerin Karabağ'ın yeniden inşasında varlığı neredeyse yok denecek kadar azdır ve İran'ın kültürel diplomasisi, Türkiye'nin aksine stratejik planlama ve modern yumuşak güç araçlarından yoksundur.
Azerbaycan: Akıllı Bir Denge Oyuncusu
Bu bağlamda Azerbaycan, gerçekçi bir dış politika benimseyerek Türkiye ile olan stratejik ittifakına dayanırken, İran'la olan diplomatik ilişkilerini de korumaya çalışmaktadır. Bakü yönetimi, İran'ın özellikle enerji ve bölgesel ticaretteki jeopolitik öneminin farkında olarak doğrudan çatışmalardan kaçınmakta ve karşılıklı saygı ile diyaloğu ön planda tutmaktadır.
Yine de Azerbaycan kamuoyu açısından Türkiye, açık ara birinci ortak olarak görülmekte; İran ise, kamuoyu nezdinde meşruiyet yarışında Ankara'ya mağlup olmuştur. Eğer bu durum İran'ın diplomatik ve kültürel stratejilerini değiştirmesine yol açmazsa, Tahran'ın Güney Kafkasya'daki uzun vadeli denklemlerden dışlanması olasıdır.
Kafkasya'nın Geleceği Cesurların Yanında
Bugünün Güney Kafkasya'sı, 1990'ların belirsiz gri bölgesi değildir. Artık bu bölge, medeniyet rekabetlerinin, kalıcı ittifakların ve bölgesel kimliklerin yeniden tanımlandığı bir sahneye dönüşmüştür. Türkiye bu değişimi anlamış ve cesaret, yatırım ve anlatı inşasıyla merkezi bir konum elde etmiştir. Öte yandan İran, yapısal tereddütler, kimlikçi muhafazakarlık ve gerçekçi çıkar tanımlama konularında hâlâ ciddi sorunlarla karşı karşıyadır.
İran'ın bu yeni düzenin dışında kalmaması için dış politikasını stratejik olarak gözden geçirmesi, ekonomik ve kültürel diplomasiyi etkinleştirmesi ve gelişmeleri sadece güvenlikçi bir bakışla yorumlamaktan vazgeçmesi gerekmektedir.
Gelecek, varlık göstermeyi "tepki vermeye" tercih eden cesur aktörlerin olacaktır.
#Barınajans #Yònetim Kurulu #keremaktuerkoğlu #Yunus #ÖSYM #ERGL #Murat Çalık #AlidCoalitionToGaza #SahteDiplomalarıAçıklayın #ZekiÇelik #Feyenord-Fenerbahçe #Somali #ERDOĞANLA DEVAM #Ndidi #Temu #AdliMahkuma UmutOlun #SAĞLİK YÖNETİMİ #Iskan Bakanımız #ODTÜ #Varant #Selçuk Bayraktaroğlu #Cankurtaran #Genel Başkanımız #Rabbim #Donald Trump #Borsa